Kemeraltı
Ticaret kenti olan İzmir’de, ticaret mekanları Kemeraltı Çarşısı ve Frenk Sokağı olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Kemeraltı bölgesi, geleneksel ticaretin yaşandığı, daha çok yerli ürünlerin pazarlandığı, eski İç Liman boyunca gelişmiş bir ticaret alanıydı. Kemeraltı Çarşısı’na bakıldığında, Osmanlı Devleti’nin geleneksel “Arasta” yapısı görülebilmektedir. Bu çarşıda belli ürünlerde uzmanlaşmış sokakların, üstlendiği işlevlere göre isimlendirildiği dikkati çekmektedir. Örneğin; Taşçılar içi, Mermerciler içi, Çiviciler içi, Kavaflar içi, Kantarcılar içi ve Yemiş Çarşı’sı gibi sokaklar mevcuttur.
Bugünkü yapılanmaya göre, Kemeraltı’nın doğusundan başlayarak Pasaport, Cumhuriyet Meydanı ve Alsancak’a kadar uzanan Frenk mahallesi içinde yer alan Frenk Sokağı ise Levantenler’in ve yabancıların alışveriş yaptığı, biraz daha üst gelir grubuna hizmet veren bir ticaret merkezi idi. Kemeraltı’nda yerli ürünlerin ticareti yapılırken; Avrupa’nın büyük mağazalarının şubelerinin bulunduğu Frenk Sokağı’nda ise daha çok Avrupa modasını yansıtan mallar satılmaktaydı.
Kemeraltı Caddesi, eski İç Liman’ı çevrelediğinden bir kavis şeklinde uzanmaktadır. Dolayısıyla İzmir’in en eski doğal limanını çevreleyen bölge olduğu söylenebilir. Hisar Camisi’nin yakınında yer alan Liman Kale, İç Liman’ın girişinde yer alan bir savunma yapısı olduğundan İzmir için önemliydi.
İzmir’in ticaret hayatı 16. yüzyıl sonunda Cenevizliler ve Frenkler tarafından kontrol edilmekteydi. Ancak, İzmir’in ticaretini daha sonra Fransız, İngiliz ve Hollandalı tüccarlar ele geçirmiştir. Bu dönemde, Liman Kalesi İzmir’i denizden gelecek saldırılara karşı korumakdaydı.
17. yüzyılda İzmir Liman’ı etkin bir şekilde çalışmakta ve bütün ithal-ihraç malları bu limana gelmekteydi. Diğer bir deyişle, 17. yüzyıl başlarına kadar İzmir’in iş merkezi bu İç Liman etrafında toplanmıştı. İç Liman, günümüzde Konak’ın bulunduğu yerden başlayarak Kemeraltı ve Anafartalar Caddelerini de kapsayacak şekilde iç kesimlere girerek, özellikle Kemeraltı Camii, Başdurak Camii, Kestanepazarı camii, Şadırvanaltı Camii ve Hisar Camii önünde bir kavis yaptıktan sonra, yaklaşık olarak Fevzi Paşa Bulvarı’nın denizle birleştiği yerde tekrar körfeze açılmakdaydı. 17. yüzyıl ve sonrasında Hisar Camii civarında iki tür yerleşim görülmektedir. Bunlar; Hanlar Bölgesi, diğeri ise perakende ticarete yönelik küçük dükkanlardan oluşan Çarşıdır. Tarihin bütün çağlarında konumu açısından İzmir şehri önemini hep sürdürmüştür. Özellikle 17. yüzyıldan sonra İzmir, Anadolu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Bu nedenle bir çok Avrupalı tüccar İzmir’e yerleşmiştir.
17. yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı komutanlarından Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa, İzmir’i deniz üssü yapmak suretiyle ele geçirmiş ve bu dönemde İzmir Limanı’na hizmet vermek üzere, Büyük ve Küçük Vezir Hanları gibi güzel hanlar inşa edilmiştir.
18. yüzyılda Osmanlı padişahlarından Sultan II. Selim İzmir şehrini olumlu yönde etkileyen yeni bir yapılanma hareketi başlatmış, bu gelişmeyi daha sonra Sultan II. Mahmut ve Abdülmecid devam ettirmişlerdir. Bunun sonucunda demir yolu ve İzmir Limanı’nın yapımı, buharlı gemiler şehir merkezini çok değiştirmiş ve geliştirmiştir. 18. yüzyılın başlarında İzmir oldukça aktif bir ticaret merkeziydi. Bu dönemde inşa edilen bir çok han, bedesten, ticaret merkezi ve dükkanlar şehir merkezinin büyük bir bölümünü kaplamaktaydı. Uzun bir süre devam eden bu sisteme ait yapıların izleri hala görülmektedir. 18. yüzyılda Kızlarağası Hanı Kemeraltı’nın en önemli ve en büyük binalarından biriydi.
18. yüzyılın ilk yarısından Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük ticaret limanlarından biri olan İzmir’de ticaret oldukça gelişmiştir. Söz konusu dönemde, Avrupa ülkelerine en çok ihraç edilen maddeler; pamuk, tekstil ürünleri, yün, halı, kilim, buğday, pirinç, zeytin yağı, sabun, tuz, deri, palamut, meyankökü ve ipektir. Dönemin İthal maddeleri ise; tekstil ürünleri, yün ve pamuklu elbiseler, çoraplar, şapkalar, fesler, gömlekler, çarşaflar, ayakkabılar, gemi halatı, parfüm, alkollü içecekler, şeker, konserve yiyecek, saatler, kristal ve gümüş eşya, oyuncak, kağıt, inşaat malzemesi, mobilya, makine, mermer, cam, teneke, demir, kurşun, çelik ve parafindir. 1740 yılında Fransızlar’a verilen kapitülasyonlar nedeniyle, bu yüzyılda İzmir’deki ticaret hayatı tamamen Fransız tüccarlar tarafından kontrol edilmekte idi. 1768 yılında İzmir’de Fransız tüccarlara ait 24 adet mağaza bulunmaktaydı.
18. yüzyılın ikinci yarısında ticaret hayatının oldukça karmaşık ve yoğun bir hal alması ile birlikte bazı önemli hanlar da inşa edilmeye başlanmıştır. Ancak bu hanlar depolama amaçlı olmayıp toptan ticarete yönelik hanlardı. Örneğin Çakaloğlu Hanı, Mirkelamoğlu Hanı, Büyük Karaosmanoğlu Hanı ve Selvili Han bu dönemde inşa edilmiştir.
18. yüzyılın sonlarına doğru İzmir’in ticaret hayatında meydana gelen yeni talepler doğrultusunda İç Liman tamamen doldurulmuş ve dolan bölümlerde toptan ticaret ve depo kullanımları yer almaya başlamıştır. Sonuçta, Kemeraltı (Anafartalar Caddesi) tamamıyla toptan ve perakende ticaret kullanımları ile çevrelenmiştir. Bu dönemde İç Liman’ın fonksiyonunu Pasaport Gümrük Vapur İskelesi üstlenmiş ve şehir yavaş yavaş Kemeraltı’nın kuzeydoğu bölümüne doğru gelişmeye başlamıştır. 18. yüzyıl sonlarına kadar Kemeraltı; esnafa ait dükkanlar, hanlar ve çarşı tarzında kullanılırken, İzmir’in uluslararası ticarete açılması nedeniyle, batılı tüccarların işlerini yürüten simsar, tefeci vb. Osmanlı tebaasından gayrimüslimler de, bu çarşıda yer almaya başlamış, hanların konaklama odaları da ofislere dönüşmüştür. Ticaretin artmaya başlaması ve buna paralel olarak Sakız Adası’ndan gelen tüccarlar geleneksel iş alanında kendilerine yer bulamayınca; 18. yüzyılın sonlarından itibaren Hisar Camisi’nden daha kuzeye yerleşmişlerdir. Sonuçta İzmir’in yeni ticaret alanı, Kemeraltı’ndan daha farklı bir yöreye taşınmıştır. Han ve depo tarzı işletmeler Kemeraltı civarında kalırken, yeni alanda daha çok hizmet sektörü yer almaya başlamıştır.
18. yüzyıl sonunda İç Liman’ın yetersiz kalması ve dolarak bir anlamda bataklık haline gelmesi, gemilerin limana girişine engel olması nedeniyle; yeni ticaret bölgesine yerleşen tüccarlar, liman aktivitesini dolmakta olan İç Liman’ın dışına taşımışlardır. Eski Liman’ın atıl kalması üzerine, zaten doğal yoldan kapanmaya başlayan kıyı kesimi doldurularak, Kemeraltı yayı denizden koparılmıştır ve yaratılan dolgu alanda yine ticarete yönelik, eski hanların işlevlerinden çok farklı olarak, işleme ve depolamaya yönelik büyük taş hanlar inşa edilmiştir. Yeni iş adamlarının ortaya çıkması ve yurtdışı bağlantılarının kurulmasıyla, ürünlerin hanlarda satılma yöntemleri de değişerek, hanlar ürün işleme, ambalajlama ve depolama gibi eskisinden çok farklı bir işlev kazanmıştır.
İzmir’de 1778 yılındaki çok kuvvetli deprem sonucu, bir çok cami yıkılmış ya da kısmen zarar görmüştür. Aynı deprem esnasında çıkan büyük bir yangınla hemen hemen bütün konsolosluklar yanmıştır. 19. yüzyılın başında Kemeraltı’ndaki bir çok binanın onarılması gerekiyordu. Bunlardan Kemeraltı (Anafartalar) Caddesi üzerinde yer alan Kemeraltı, Başdurak, Kestanepazarı, Şadırvanaltı ve Hisar Camii bu dönemde onarım görmüşlerdir. Ayrıca 19. yüzyılın ikinci yarısında eskiden İç Liman’ın bulunduğu dolgu alan civarında Cezayir, Uzun ve Pirinç Hanları gibi bazı hanlar inşa edilmiştir. Ancak, bugün söz konusu hanlar mevcut değildir.
19. yüzyılın başlarında salgın hastalıkların sona ermesi, buharlı gemiler aracılığı ile Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri ile kolay bağlantı kurulabilmesi, eğitim sektöründeki gelişmeler, kentin güvenliğinin sağlanmış olması, kenti kırsal alanlara bağlayan demiryolu sisteminin kurulması, yabancı yatırımların yanı sıra, özellikle 1840-1868 yılları arasında nüfusun da artmasına neden olmuştur. 19. yüzyılda İzmir şehri oldukça karmaşık ve organik bir yapıya sahipti. Şehir bu dönemde körfezin etrafını çevrelemekteydi. Şehir merkezi ve Liman, konumu itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’nun dış ticaretinde oldukça önemli bir yere sahipti. Çünkü dünyanın pek çok ülkesinden gelen tüccarlar buradan pamuk, tiftik yünü, deri, ipek, elmas, altın, tütün, incir ve kuru meyve almaktaydılar. O dönemde İzmir’in kent merkezi durumundaki Kemeraltı Çarşısı çok hareketli ve canlı bir yerdi. Burada, el sanatları çeşitlerine göre cadde ve sokakları işgal etmişlerdir. Bunun yanı sıra, diğer ülkelerden gelen tüccarlar da kendilerine ait sokak ve caddelerde getirdikleri ürünleri satmakdaydılar. Dönemin en popüler ve zengin yerleşimi olan Frenk mahallesi, konsoloslukların, villa ve pahalı mağazaların bulunduğu yerdi.
19. yüzyılda şehir merkezi olan Kemeraltı Çarşısı, Kemeraltı Caddesi tarafından yay biçiminde çevrelenmişti ve bu cadde Kemeraltı Camisi’nden başlayarak Hisar Camisi’ne kadar devam etmektedir. Kemeraltı Çarşısı’nın kuzey kesiminde Büyük ve Küçük Vezirhanları’nın arkasında zenginlere yönelik dükkan ve mağazalar mevcuttu. Bu dönemde İç Liman tamamen doldurulmuş olduğundan, Kemeraltı Çarşısı’nın orta kısımlarında elde edilen yeni boş alanlar depo binaları ve yeni ticaret kullanıcıları gibi işlevler üstlenmişlerdir. Kemeraltı Çarşısı’nda aynı türdeki zanaat dalları ve küçük imalatlar toplu olarak aynı sokak üzerinde yer almakta ve bu sokaklar da, o zanaat dalının adı ile anılmaktaydı. Günümüzde mevcut olan bu cadde ve sokaklar aynı isimlerini devam ettirmektedir. Örneğin; Berberler, Hancılar, Kömürcüler, Taşçılar, Bardakçılar, Çekmececiler ve Çiviciler gibi.
19. yüzyılın ortalarından itibaren yapılan yatırımlar sonucu İzmir ticaretinde büyük sıçrama yaşanmış, yabancı tüccarlar ve bu tüccarların faaliyetlerini sürdüren ya da aracılık yapan Osmanlı tebaası Rum, Yahudi ve Ermeniler, Kemeraltı’ndaki işyerlerini boşaltarak yeni iş alanlarına geçmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine Kemeraltı’nda, daha çok Müslüman-Türk esnaf ve zanaatkar faaliyet göstermeye başlamıştır.
Anafartalar Caddesi’nden Hisar Camisi’ne kadar olan bölümde el sanatları, toptan ticaret ve perakende ticaret gibi kullanıcılar yer almaktadır. Kemeraltı’nda kuru üzüm, incir ve tütün depolarının yeri değişmemiş, sadece bu binalar içinde yeni ofis kullanımları gelişmiştir. 1930 ve 1935 yılları arasında İzmir’in merkezi iş alanında önemli hanlar inşa edilmiştir. Kemeraltı’ndaki arsa fiyatlarının çok yüksek oluşu nedeniyle, bir çok han küçük bir alan etrafında toplanmıştır. 1935 yılından sonra Kemeraltı’ndaki depo binaları şehir dışına çıkarak kenti terk etmiştir.
Kemeraltı’nda, 19. yüzyılın ilk yarısında oteller inşa edilmeye başlanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Kemeraltı’nda dört adet otel mevcuttu, bunların en ünlüsü Şükran Oteli idi. 19. yüzyılın ilk yarısında eski İç Liman’ın dolan bölümü civarında bir çok toptan ve perakende ticaret kullanımları yer almaktaydı. Günümüzde, Kemeraltı Çarşısı’nın bu özgün dokusunun büyük ölçüde korunduğu dikkati çekmektedir.
20. yüzyılın başlarında İzmir Pazarı’nda hızlı değişiklikler olmuştur. Özellikle Fevzi Paşa Bulvarı’nın açılmasından sonra, bir çok tarihi han yıkılarak yerlerine yeni binalar ve iş hanları yapılmıştır. Kemeraltı (Anafartalar) Caddesi çok önceleri Efes, Manisa ve Urla ticaret yollarıyla kesişmekteydi. Ancak Fevzi Paşa Bulvarı’nın açılmasından sonra bu ticaret yolları tamamen ortadan kalkmıştır. İnşa edildiği dönemde hanlar, Anafartalar Caddesi’nin her iki tarafında yer almaktaydı. Günümüzde hanların çoğu ya yıkılmış, ya da büyük değişikliğe uğramıştır.
1960 yılından sonra İzmir’in merkezi iş alanında perakende ticaret kullanıcıları artmıştır. Kemeraltı Çarşısı’nda özellikle Anafartalar Caddesi üzerinde ve çevresinde çok sayıda perakende ticaret kullanımları yer almaktadır. Fakat bu perakende ticaret kullanışları herhangi bir şekilde ihtisaslaşmamıştır. Kullanıcılar han veya pasaj denilen büyük binalar içinde küçük birimler şeklindedir.
İzmir şehrinin nüfusu arttıkça, gereksinimlerde aynı oranda fazlalaşmıştır. Bu nedenle İzmir pazarının şehrin yeni ticaret hayatının gereksinimlerine yanıt veremez hale gelmesiyle, Kemeraltı Çarşısı’nın kuzeydoğu kesiminde yeni yerleşmeler ortaya çıkmıştır. Ayrıca Kemeraltı Çarşısı dışında, Alsancak ve Karşıyaka’da da yeni ticaret merkezleri oluşmuştur. Şu anda Kemeraltı Çarşısı’nda genel olarak toptan ve perakende ticaret, ofis ve küçük imalat gibi kullanıcılar yer almaktadır. Kemeraltı’nda yer alan perakende ticaret kullanıcıları genelde zeytin yağı, baharatçılar, terzi, gıda, inşaat malzemesi, hırdavat ve av malzemesi satan dükkanlardır. Bunlardan inşaat malzemesi, zeytin yağı ve baharat satanlar genellikle İç Liman’ın dolan kesimindedir. Çarşının güney batı kısmında genelde ev eşyası satan dükkanlar kuzeyde yüksek katlı ofis binaları, kuzeydoğuda ve Fevzi Paşa Bulvarı’nın diğer tarafında ise bazı konut alanları yer almaktadır. Büyük sigorta firmaları ve mağazalar, bankalar, depolar ve endüstri kuruluşları Kemeraltı Çarşısı’nın dışında konumlanmaktadır ve bunların büyük çoğunluğu Alsancakta’dır.
20. yüzyıldan itibaren endüstri ve diğer ticaret aktivitelerinin hızla gelişmesi ile, Kemeraltı Çarşısı’nın organik dokusu da günden güne değişmeye başlamıştır. Günümüzde Kemeraltı’nda yer alan dini yapılar, hanlar, hamamlar, çeşmeler İzmir’in tarihsel karakterini yansıtmaktadır. Çarşıda gittikçe azalan, ancak günümüze ulaşan geçmiş dönemin izlerine rastlamak mümkündür. Coğrafi koşullar nedeniyle, Kemeraltı Caddesi’nin tamamıyla yay şeklinde olması ve çarşıyı çevrelemesi bunun bir kanıtıdır. Zira 17. yüzyılda Kemeraltı Çarşısı’nın orta kısmı İç Liman olarak kullanılmaktaydı. Diğer bir deyişle, Anafartalar Caddesi’nin çizdiği yay, İç Liman rıhtımına uygun bir kavis yapmaktadır. Bu rıhtım Roma döneminde inşa edildiğinden, Kemeraltı Çarşısı’nın binlerce yılın ardından gelen bir hatıra olduğu söylenebilir.
Kuruluşundan bugüne dek, Kemeraltı Çarşısı’nın geleneksel bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra, dini bir yönü de vardır. Burada birbirine yakın konumlanmış camiler ve Sinagoglar Müslüman Türklerin hoşgörüsünü gözler önüne sermektedir. Zira dünyanın hiçbir çarşısında böyle bir hoşgörüye rastlanmaz. Camiler; Kemeraltı Caddesi üzerinde, İç Liman’ın çizdiği yay boyunca uzanmakta ve yayın iç kısmında ise alışveriş birimleri yer almaktadır. Havra sokağı çevresinde de irili ufaklı Sinagoglar bulunmaktadır. Çoğu çalışmayan ancak özenle korunan bu Sinagokların en ünlüsü Talmut Tora’dır.
Yay şeklindeki Kemeraltı (Anafartalar) Caddesi’nin üzerinde Hisar Camii (1597-98), Şadırvanaltı Camii (1637-38) Başdurak Camii (1652), Kestanepazarı Camii (1663), Kemeraltı Camii (1671) ve Yalı/Konak Camii (1748) halen varlığını sürdürmektedir. Bu camiler 16. yüzyılda İç Liman aktif durumda iken muhtemelen denize nazır inşa edilmişlerdi. Bunlardan Konak Camii adıyla bilinen “Ayşe Hanım Camii” de denize nazır olup, bir medreseyle birlikte inşa edilmiştir. Ancak medrese günümüze ulaşmamıştır. Kemeraltı Camii (Ahmet Ağa Camii) ise eski İzmir Limanı’nın karşısında bir mekteple birlikte inşa edilmişti. Rivayete göre, cami ile adının Taş Mektep olduğu söylenen yapı arasında bulunan kemerler nedeniyle; ilk önce Ahmet Ağa Camii’ne, daha sonra hükümet konağı önünden Şadırvanaltı Camii’ne kadar uzanan alana Kemeraltı denmiş, giderek benimsenen bu isimle tüm çarşı anılır olmuştur. Başdurak Camii, Aydın yönünden gelip Kervan Köprüsü ile İzmir’e giriş yapan ticaret kervanlarının çarşı içinde soluklanıp, durdukları bir yerde inşa edilmiştir. Bu nedenle cami Başdurak adını almıştır. Başdurak Camii’nin bulunduğu bölge, Cumhuriyet’ten önce ve 1950 lere kadar kasap, balıkçı ve meyvecilerin konumlandığı alandadır. Bu görünüm Havra Sokağı’na kadar devam etmekteydi. Havra Sokağı’ndan (929 sokak) Şadırvanaltı Camii’ne kadar sadece ayakkabıcıların bulunduğu üstü kapalı bir arasta mevcuttu. Günümüzde Kemeraltı Çarşısı’ndaki dükkanlardan bazıları hala özgün yerlerindedir. Kemeraltı kıvramının bir başka odak noktası da Kestanepazarı Camii’dir. Adından da anlaşılacağı gibi yapı, Kestanepazarı içinde yer almaktadır. Bu alan, Kestanepazarı Camii’nden başlayarak Şadırvanaltı Camii’ne kadar uzanırdı. Caminin, 17. yüzyıldan önce sağı ve solu denizle çevrili iken, bugün etrafında ticaret yapıları bulunmaktadır ve Büyük Demir Han (18. yüzyıl başları) da bunlardan biridir. Döneminde, İzmir’i batıdan Manisa ve Aydın gibi iki ayrı yönden giriş yapan ticaret kervanları Kestanepazarı Camii’nin önünde buluşurlar ve getirilen malları etrafa dağıtılırdı. Burası civar köylerden gelenlerin hububat ve tohum ihtiyaçlarını giderdikleri adeta bir zahire merkeziydi. Köylünün gerekli ihtiyacını karşıladıktan sonra, hediye olarak tercih ettiği şeker, hemen Kestanepazarı Camii’nden Şadırvanaltı Camii’ne uzanan 893 Sokak’ta kümelenmişti. Yapıldığı dönemde kubbesi bir şaheser olarak adlandırılan Şadırvanaltı Camii etrafında da genellikle kuyumcular toplanmıştır. Yahudi olan bu kuyumcular, Kestanepazarı Camii civarına ürünlerini getiren köylülerin paralarını altına dönüştürmek için uğradıkları mekanlardır. Ayrıca caminin civarında toplanan kumaş, bez ve şeritlerin satıldığı bezzaz dükkanları yer almaktaydı. Buradaki kumaş ticareti günümüzde Hisarönü’ne kaymıştır. Deniz, 19. yüzyıl sonlarına kadar defalarca doldurulmadan önce Hisar Camii önünden başlamaktadır. Hisar Camii de adını orada bulunan ve limanın güvenliğini sağlayan küçük kaleden almıştır. Nitekim Hisar Camii’nin yanındaki çarşı, Saman İskelesi olarak anılmaktadır. Bu durum eskiden burada bir iskelenin bulunduğunu göstermektedir.
1605 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nin dış ticaretinde İzmir Limanı’nın bir ihraç liman olarak önem kazanması, İzmir’e yapılan göçleri de hızlandırmıştır. İzmir’e göç eden Yahudiler; Havra Sokağı, Keçeciler, İkiçeşmelik ve Agora çevresinde kendi mahallelerini kurmaya başlamışlardır. Karşıyaka ve Bornova’da çok az yahudi yaşarken Pınarbaşı ve Mesire Köyü salgın hastalık durumlarında sığındıkları bölgeler olmuştur. 19. yüzyılda ticaretle zenginleşen Yahudiler, bu bölgelerden ayrılarak üst gelir gruplarının yaşadığı Karataş, Karantina ve Göztepe civarına; bir kısmı ise Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’ya yerleşerek kendi mahallelerini kurmuşlardır. İş yerlerini de meskenlerine yakın tutan bu cemaat, 19. yüzyılda İzmir’in artan ticari etkinliklerini kontrol altına alabilmek için büyük çaba sarf etmiştir. Yahudiler Anafartalar Caddesi üzerinde bulunan kuyumcu dükkanlarının yanı sıra, 929 sokakta yer alan Sinagogların etrafında da etkinliklerini sürdürmüşlerdir. Yahudiler Havra Sokağı’nda taze et, balık, sebze ve meyve satmakdaydılar. İsrail Devleti’nin kurulmasıyla, buradaki Yahudi Cemaatı azalmış ve yerini Türklere bırakmıştır.
Yine eski dönemlerden günümüze ulaşan dini yapılardan biri de, civarında konumlanan Havralar/Sinagoglardır. Bunlar; Ets Hayim (Bizans dönemi), Sinyora Giveret (1510-1569), Portekiz (1620), Talmut Tora (17. yüzyıl), Foresteros (17. yüzyılın sonu-18. yüzyıl başı), Bikur Holim (1724), Algaze (1724) ve Şalom dur. Sinagogların çarşı içinde yer almasının nedeni, muhtemelen Yahudilerin ticaretle uğraşmaları ve dini mekanlarını da yakın inşa etmek istemiş olmalarıdır. Yahudiler Sinagogları içe dönük bir tarzda, etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir avlu içinde inşa etmişlerdir. Avlularında Suka kurulacak bir alan bulunmaktadır. Bölgesel tarzın egemen olduğu Sinagogların iç mekan süslemelerinde, İzmir Camileri’nin ve zengin Levanten evlerinin etkileri görülebilmektedir…
Yorum gönder