KARATAŞLI SANATÇI ARTIK ÜZÜLMÜYOR

KARATAŞLI SANATÇI ARTIK ÜZÜLMÜYOR


CENNET YOLU- KORDONBOYU- GÜRKAN ERTAÇ
Karataş’ta doğan ünlü sanatçı Parla Şenol, şiire de meraklıydı. 1973’te İstanbul’da düzenlenen önemli bir şiir yarışmasına katıldı. Kendisine çok güvenen Parla Şenol, güzel bir performans da göstermişti. Ancak jüri, birincilik ödülünü ona değil de uzun boylu bir genç bir adama vermişti. Yarışmada müthiş şiir okuyan o adam bugünkü Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan başkası değildi
Ünlü müzisyen Armağan Şenol, Türkiye’de ve dünyada tiyatro ve filmleriyle nam salmış ödüller kazanmış oyuncu Meltem Cumbul da Karataş’tan yetişen önemli sanatçılardı. Armağan Şenol, 5 yaşındayken tayini çıkan annesiyle İzmir’e geldi. Müzik yaşantısına delikanlılık çağında İzmir’de barlar ve gazinolarda şarkı söyleyerek başladı. Yeteneğini gören ünlü müzisyen Fehmi Ege ona şöhretin kapılarını açtı. 1955 yılında arkadaşlarıyla birlikte bir orkestra kurdu. Hem radyolarda programlar hem de besteler yaptı. Vuslat ve Dol Kara Bakır Dol isimli besteleri ödül kazandı. Parla ve Arda isimli iki çocuğu oldu. 5 yaşındayken Yeşilçam’da çocuk yarışmasına giren kızı Parla Şenol, 260 çocuk arasında birinci oldu, tam 38 film çevirdi, çocuk filmlerinin Zeynep Değirmencioğlu ile birlikte en çok aranan yıldızıydı. Daha sonra bale ve müziğe ağırlık veren Parla Şenol, karakter rolleriyle de takdir topladı. Armağan Şenol, oğlu Arda’yı da müzisyen yaptı, orkestrasında tumba çaldırdı.
O GÜNLERDE ÜZÜLMÜŞTÜ AMA…
Parla Şenol, Yeşilçam’daki ününün yanı sıra şiire de meraklıydı, İstanbul’da düzenlenen bir şiir yarışmasına girdi. Yarışma 1973 yılında Milli Türk Talebe Birliği tarafından Cağaloğlu’nda düzenlenmişti. Yarışmada, o zamanlar aktif siyasette pek tanınmamış olan şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a geçilerek, ikinci oldu. Şenol, yıllar sonra yarışmadaki rakibinin Cumhurbaşkanı olduğunu görünce, “Ben kiminle yarışmışım. Önce üzülmüştüm ama kaybettiğime şimdi hiç üzülmüyorum” diyerek dostlarına şaşkınlığını belirtmişti. Erdoğan da ‘Ustanın Hikayesi’ belgeselinde bu şiir yarışmasına özel bir yer ayırdı ve tarihin tozlu sayfaları arasından bir fotoğraf çıkartarak yarışmada elde ettiği birinciliği ilk kütüphanesine astığını kamuoyuyla paylaştı.
SHEKESPEARE’DE OYNADI
1969’da Karataş’ta doğan Meltem Cumbul, Özel Türk ve Ata Kolejleri’nde orta öğrenimini bitirdikten sonra İstanbul’a göçtü, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Drama Ana Sanat Dalı bölümünden mezun oldu, başarı merdivenlerini üçer üçer atladı. Cumbul, İngiltere’nin başkenti Londra’da Shakespeare Tiyatro Grubu’na katıldı, Berlin’de Duvara Karşı (Head on) filmiyle Altın Ayı ödülünü kazandı. 16 filmde önemli roller alırken yurtta ve yurtdışında ödüllere ambargo koydu. Palm Springs, Queens, Ankara, Antalya Altın Portakal Film Festivallerinde en başarılı seçilen sanatçıydı. TV dizilerinde de Türk TV tarihinin en uzun soluklu dizisi olan Yılan Hikayesi’nde başroldeydi.
O BİR SİNEMA DEHASIYDI
Karataş, sadece starların, film ve müzik devlerinin değil, aynı zamanda 70-75 yıl önce İzmir bir yana; Türkiye’ye nam salmış bir film ustasının da semtiydi. Kemal amca (Demircioğlu), ailesiyle birlikte bizim de aile dostumuzdu, sonradan kızı Ümran’la, teyzemin oğlu Celal Kızılkaya evlenince akrabamız oldu. Torunları Şehnaz, Gülnaz ve Solmaz da hala Karataş’ın önemli semt sakinleri. Demircioğlu, Yeşilçam’a imza atan film yapımcılarının başında geliyordu. Koreli Kemal, Çılgın Gençlik, Bir Aşk Hikayesi, Dağ çiçeği, Bin yıllık yol, Tophaneli Ahmet, Donanma Kamil ve İstanbul Dehşet içinde bir çırpıda sayıverdiğimiz yapıtlarının başında geliyor. Demircioğlu tam 200 film yaparak Yeşilçam Tarihine altın harflerle geçmişti. Kan davası uğruna askerlik arkadaşını öldürüp kızkardeşi ile evlendikten sonra teslim olan bir köylü gencin öyküsünü anlatan Bin Yıllık Yol filmi, Antalya Film Festivali’nde en iyi 2.film seçilmişti. Yılmaz Duru ve Zeynep Aksu’nun başrolünü paylaştıkları filmde Muazzez Arçay en iyi yardımcı oyuncu ödülünü kazanmıştı.
HAYVANLARIN CAN DOSTU
Sadettin Amca (Annıkbaşı), Karataş’ın simge isimlerinden biriydi. 1908’de bu şirin semtte doğan Annıkbaşı, küçük yaşta babasının Şam’a oradan da Beyrut’a gitmesi nedeniyle çocukluk günlerini orada geçirir. Çok iyi Arapça okuyup öğrenir, Fransızca ve İspanyolca’yı da kavrar.
Karataş’a döndükten sonra önce berberliğe soyunur, semtin ilk berberi olur, Berber Murat’ı da o yetiştirir.
MEKTUPÇU’DAN GEÇİŞ
Tekel ve buz bayiliğine dönen Sadettin Annıkbaşı, yardımseverliği ve hayvanseverliğiyle ünlüydü. Fakirleri boş çevirmez, kedi-köpek beslerdi.
Ayrıca Karataş’ta 40 yıl muhtarlık yapan ve rekor kıran berber Erdoğan Dinçel’i de övmeliyiz Karataş’tan Karantina’ya giderken Mektupçu’yu da unutmak olmaz. Okul arkadaşım sanayici- sporcu Bilhan Merzeci, o zamanın en meşhur sobaları Mers’in patronu ve aynı zamanda milli yelkenciydi.
Balkan ve Akdeniz Oyunları madalyaları Flying Dutchman sınıfında üstün başarıları vardı. Yine Mektupçu’da Altay ve Karşıyaka’nın eski ünlü kalecisi Akın Barhan, oğlu Fenerbahçe’nin de kalesini koruyan Can Barhan, anneleri Yusuf Riza İlkokulu’nda birlikte okuduğum Nursel hanımı, kardeşi Müjde hanımı ve yine yelken şampiyonlukları bulunan Ali Değerli ve Mete Tümay’ı özellikle anmalıyız.
BİR MÜZİK EFSANESİ: DARİO MORENO

Karataş, Türkiye’nin en önemli sanatçı semti dedik ya, bu semtten daha neler neler çıktı… Dünyaca tanınmış, asansör sokağı başındaki evini müze yaptığımız Dario Moreno’ya özel bir yer ayırmalıyız. 1921’de Aydın’ın Germencik İlçesi’nde doğan ve asıl adı David Arugete Moreno olan Dario Moreno’nun babası Augusto Moreno, Germencik’te orman işçisiydi, İzmir’in elit kişilerinden Sancar Maruflu’nun babası Cevat Ziya Maruflu da Ormanlardan Sorumlu Başmüdürdü. Baba Moreno bir kavgaya karışıp bıçaklanarak öldürülünce Cevat Bey, Dario Moreno’yu İzmir’e Kardıçalı Hanı’nda avukatlık yapan bir arkadaşının yanına gönderdi, avukatın katipliğini yaparak hayatını sürdürmesini sağladı. Dario işyerinden çıktıktan sonra Milli Kütüphane’ye giderek Fransızca çalıştı ve dilini geliştirdi. Ucuza bulduğu bir gitarla sokak aralarında Napoliten şarkılar söylüyordu. İlk konserini Konak Vapur İskelesi üzerindeki gazinoda verdi. Daha sonra İstanbul’a gidip Belvü Gazinosu’nda çalışmaya başladı. İstanbul’dan Atina’ya geçti ama hedefi Fransa’da parlamaktı. Para biriktirip Cannes’a Palm Beach’e gitti. Sempatik halleri ve güzel sesiyle büyük ilgi gördü. Jezabel, Adieu Lisbon ve Cou Corou Paloma şarkıları ününü artırdı. Paris’in ünlü Olympia Müzikholü’nün starı oldu. Ama her defansında Canım İzmirim şarkısıyla hasretini dile getirdi, İzmir’i hiç unutmadı. Onu maalesef 47 yaşında yitirdik. Vasiyeti İzmir’e defnedilmekti ama annesi Madam Roza İsrail’e gömülmesi için diretti, 13 gün bekletilip orada defnedildi. Ancak Karataşlılar, İzmirliler, Moreno’yu hiç unutmayacak.
Rate this post