İzmir Yetimhanesi – İzmir Etnografya Müzesi

İzmir Yetimhanesi – İzmir Etnografya Müzesi

1891 ‘de kurulan ve Piçhane adıyla bilinen bu yapı 1831 yılında vebalılar için St.Rock Hastanesi olarak inşa edilmişti.Bizans mimarisinin süsleme özelliklerinden izler taşıyan bu neo-klasik yapı,1845 yılında Fransızlar tarafından onarılarak fakir hıristiyanların bakımına ayrılmıştı.
İzmir’in işgaliyle Yunanlılar tarafından öksüz Rum çocukları için kullanılır.
Bu dönemde Türkler tarafından takılan “Piçhane” adı günümüze kadar gelir.

İzmir Etnografya Müzesi

İzmir Etnografya Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesi ile aynı bahçe içinde, karşılıklı konumdadır. Bina, 19. yüzyılda Neo klasik tarzda, meyilli bir teras üzerine inşa edilmiştir.
Bizans mimarisinin süslemelerinden izler taşıyan, 1565 yılında yapılan Bahribaba Musevi Mezarlığı üzerinde bulunan yapının öyküsü 1831 yılında başlıyor. Vebalılar için St. Roch Hastane ve Manastırı olarak inşa edilen yapının mimarı ne yazık ki bilinmiyor.
Bu alanda Fransız’lar tarafından inşa edilen yapıda; Efes’ten getirilen bloklar ve mermer mezar taşları kullanılmıştır. Yapının mimari tarzı konusunda Neo klasik tarzdan Neo Gotik tarza dair değişik görüşler olmakla birlikte Bizans mimarisinden esinlenen süslemeleri dikkat çekicidir.
Bu yapı 1845 yılında Fransız’lar tarafından bir bölümü fakir ve kimsesiz Hıristiyanların bakılması için, bir bölümü de Doğum Evi ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi olarak kullanılmıştır. Fakat önce sadece Doğum Evi olarak bilinen yapı daha sonraları; “Hangi kadın gider orada doğum yapar; elbette doğacak çocuğun babası belli olmayan…” düşüncesinin etkisiyle halk ağzında “Piçhane” olarak anılmaya da başlamıştır.
Zamanın İzmir Valisi Rahmi Bey, burada bulunan Musevi Mezarlığı’nın, 35 dönüm kadar arazisini istimlak etmiş ve mezarlık Gürçeşme’ye nakledilmiştir.
Vali Rahmi Bey, St. Roch binasını Müslüman Okulu olarak kullanmayı düşünmesine rağmen bu düşüncesini yaşama geçirememiştir. Ancak istimlak edilen bu bölüme bir de okul yapılmış, 1919’daki işgal yıllarında Yunanlılar buradaki okulu, Musevi Mezarlığı’ndan kalan taşları da kullanarak büyütmüşlerdir.
Günümüzde, Etnografya Müzesi duvarlarının taşları arasında İbranice yazılı mezar taşları dikkatli gözler tarafından seçilebilmektedir. Aynı zamanda Varyant’ın ve Kız Lisesi’nin duvarlarında da İbranice yazılı mezar taşlarına rastlanmaktadır.
Bina, 1919 yılında, Ex-Oriente Lux (Doğu’dan Yükselen Işık) adıyla üniversite olarak kullanılmıştır. Atina’daki klasikçi üniversitenin aksine burası bir bilim akademisi olarak düşünülmüştü. Almanya’dan Yunan asıllı matematikte değişik teoremleri bulunan ünlü matematikçi Constantin Carathedodory buraya dekan olarak atanmıştır. İşgal yılları içinde bu amaçla kullanılan bina 1923’te tekrar boşaltılmıştır.
Bu bina, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yetimhane olarak kullanılmaya başlanmış, daha sonra Hıfzısıhha Müessesesi ve Sağlık Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmıştır.
2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Etnografya Müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir.
İzmir’de etnografik eserler 29 Ekim 1978 tarihinden itibaren İzmir Atatürk ve Etnografya Müzesi’nin alt katında teşhir edilmekte idi. Daha sonra 1985-1987 yıllarında restore edilen eski Sağlık Müdürlüğü binası Etnografya Müzesi olarak hizmete sunulmuştur.
Teraslı bir zeminde yükselen binaya mermer merdivenlerle girilmektedir. Giriş kapısından başlayan kule tipi taş yapı oldukça görkemli bir görünüşe sahiptir. Binanın dört tarafında 1. ve 3. katta kemerli 2. katta kemersiz pencereler bulunmaktadır. Bu da binanın çok aydınlık olmasını sağlamaktadır.
İki yanı mermer sütunlu, üzerinde Bizans Dönemi’ni yansıtan süslemeler bulunan kapıdan girilen sahanlık bölümünden başlayıp helozonik olarak yükselen merdivenin mermerleri Efes’ten gelmiştir.
Etnografya Müzesi’nde İzmir ve yöresinin 19. yüzyıldaki sosyal yaşamından kesitler verilmesi amaçlanmıştır.
Bu nedenle, endüstrileşme ile birlikte bugün artık yok olmaya yüz tutmuş, nalıncılık, tenekecilik, çömlekçilik, göz boncukçuluğu, tahta baskıcılık, halı dokumacılığı, urgancılık, keçecilik ve saraciye gibi el sanatları sergilenerek tanıtılmaktadır.
Birinci kattaki İzmir’in ilk Türk Eczanesi (İttihat Eczanesi) ve keçecilik, nalıncılık ve tenekecilik sanatlarının örnekleri ile İzmir’in meşhur şerbetçisi (Demirhindi) bu bölümden ziyaretçileri selamlamaktadır.
İkinci katta bulunan 19. yüzyıl gelin odası ahşap kaplı tavanı ile o yıllardaki doğal haliyle izleyenlerin hayranlığını topluyor. Bu bölüme girmeden soldaki bölümdeki vitrinde de farklı yörelere ait çeşitli bebekler sergilenmektedir.
Bu bölümün devamında; gelinlik vitrinleri, oturma odası sünnet odası, mutfak malzemeleri vardır. 2. bölümde, Ege Bölgesi gelin başları, kadın süs eşyaları, Osmanlı Dönemi sikkeleri, el yazması kitaplar ve yazı takımları ile devrin silah örnekleri, ok, yay, zırh, kama, tabanca vb. bulunmaktadır. Ayrıca halı tezgâhı ve çeşitli yörelerden halı örneklerinin sergilendiği iki bölüm de ziyaretçilerin oldukça ilgisini çekmektedir.

Rate this post

Yorum gönder