İZMİR HAVRALARININ TARİHİ
İzmir Yahudileri ve Yahudilere Ait Dini Yapılar
Yahudilerin Anadolu’ya gelme tarihleri milattan önceye dayanmaktadır. Büyük İskender Kudüs’ü zapt ettiğinde Yahudilere çok iyi davranmış ve birçoklarını o günkü İzmir’e göndermiştir. Roma Dönemi’nde de Yahudilerin varlığı İzmir’de görülmektedir, Eğitimci ve tarihçi Avram Galante’ye göre ikinci ve üçüncü yüzyıllarda İzmir’de Yahudilere ait bir havra bulunmaktaydı. Yahudiler Bizans döneminde zaman zaman güçleri azalarak zaman zaman ise kenti tamamen terk ederek, İzmir topraklarında yaşamlarını sürdürmüşler ve yine Avram Galante’ye göre Etz Hayim (Hayat ağacı) havrasını inşa edip ibadetlerini bu havrada gerçekleştirmişlerdir. İzmir’de 1605 yılına kadar örgütlenmiş bir Yahudi cemaati bulunmamaktadır, bunun nedeni o döneme kadar İzmir’de yaşayan Yahudilerin çok az ve önemsiz bir toplum olarak yaşamış olmalarıdır, hatta Minyan (dua) için gereken on kişinin toplanamadığı durumlarda Tire ve Manisa’daki topluluklardan yardım istenmekteydi. 1605 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nin dış ticaretinde İzmir limanının bir ihraç limanı olarak kullanımının önem kazanması; İzmir’e yapılan göçleri hızlandırmış ve İzmir’e göç eden Yahudiler; Havra Sokak, Keçeciler, Karataş. Karantina ve Agora çevresinde Yahudi mahalleleri kurmaya başlamışlar, Karşıyaka ve Bornova’da çok az Yahudi yaşarken, Pınarbaşı ve Mesire Köyü Yahudilerin salgın hastalıklar gibi durumlarda sığındıkları bölgeler olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’ne göç eden Yahudiler; havralarının adlarını Osmanlı Devleti’ne göç ediş biçimlerine göre vermekteydiler. Orta Avrupa’dan kendi istek ve iradeleriyle İzmir’e göç edenler havralarına “Kendi Gelenler” anlamına gelen adlar verirlerken, İberik Yarımadası’ndan sürülenler ise sürgün anlamına gelen “Geruş”( sürgün edilen) “Sefarad” ( İspanya) gibi adlar vermekteydiler. Devam eden göçler 17. yy. İzmir kentini Yahudi cemaati için bir altın çağ haline dönüştürmüştür. İzmir’e İstanbul ve Selanik’te yaşayan Yahudiler de göç etmişler, İzmir’de köken olarak on ayrı gruba ayrılmışlardır. O dönemde İzmir’de Selanik’ten göç edenler Etz Hayim, Şalom, Foresteros havralarında ibadet ederlerken; Portekiz ve İspanya’dan göç edenler Pinto, Bakiş Portugal isimli havralarda ibadet etmekteydiler. 1648 yılında Eskapa’nın Yahudilerin başkanı olması ile bu fikir ayrılıkları ortadan kaldırılıp tüm Yahudiler aynı çatı altında toplanmışlardır. Göçler sonrası Yahudi nüfusu gitgide artan İzmir; 1631 yılında Yeşivalar (din okulu) ve Havraların açılmasıyla, İzmir; İstanbul ve Selanik gibi Doğu’ya kitap basan bir kültür merkezi haline gelmiştir. 1900 yılında İzmir’de havra sayısı on beşe ulaşmıştır. Ayrıca bu dönemde Meseri Evi ve Mizrahi Evi gibi örnekleri olan yirmi tane konut da belirli izinlerle konut-havra kullanımına dönüştürülmüştür.
İzmir’e göç eden Yahudiler İzmir’de ilk önce Havra Sokağı, lkiçeşmelik ve Agora çevresinde yerleşmişler ve ibadet yapılarını bu bölgelerde inşa etmişlerdir. Burada inşa ettikleri havralarının çevrelerinde oluşturdukları mahallelerinde yaşamışlar, ticaret yapmışlardır. 19. yy.’dan itibaren, ticaretin gelişmesiyle ve toplumun arasına daha rahat karışabilmeye başlamalarından itibaren, artan nüfus ve zenginleşen Yahudi toplumunun artık pek azı Frenk Mahallesi’nde yaşamayı sürdürmüştür. İkiçeşmelik ve Keçecilerden, Karantina, Karataş ve Göztepe çevresindeki zengin evlerine taşınıp buralarda Yahudi Mahalleleri kurmaya başlamışlar, öncekilerden farklı mimari özelliklere sahip yeni havralar inşa etmişlerdir. Sayıları daha az olmalarına karşın bir grup Yahudi ise Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’ya dağılmış oralarda içlerinde havraları olan küçük ölçekli Yahudi Mahalleleri kurmuşlardır. Karşıyaka Alaybey’de oturan küçük Yahudi Cemaatine hizmet vermek için Kal Kadoş Havrası, Bornova cemaati için Algranti ve Levi Havraları, 20. yüzyıl başında ise Karataş ve çevresine hizmet vermek için İzmir’in en büyük havrası Beit İsrail inşa edilmiştir. Bu dönemde gelişen yeni mimari anlayış daha önce Sefarad havraları olarak inşa edilen ve Kemeraltı civarındaki bazı havralarda planlama ölçeğinde birtakım değişikliklerin gerçekleşmesine neden olmuştur. 19. yüzyılda İzmir’de 20,000 civarında Yahudi bulunduğu bilinmektedir. 1950’lerden itibaren İsrail’e yapılan göçlerden sonra bu sayı giderek azalmıştır. Bugün İzmir’de yaşayan Yahudi sayısı 2000 civarındadır. 1908 yılında cemaatin bünyesinde bulunan 17 havranın bu göçler sonucunda cemaatleri azalmış ve pek çoğu kullanılmaz hale gelmiştir.
Havraların Mimari Özellikleri
İzmir havralarının hemen hemen hepsi niteliklerini gizlemek amaçlı olarak içe kapanık karakterli duvarlarla çevrili bir avlu içinde yer almaktadırlar. Avlularında Suka (çadır) kurulacak bir alan bulunmaktadır. Hepsinde bölgesel bir stil hâkim olan havraların. İçlerindeki bezemelerde İzmir camilerinin ve zengin Rum evlerinin etkisi görülmektedir. Havralar kare veya dikdörtgen planda inşa edilip genelde iki katlı olup, üst katları kadınlara ayrılmış mekânlar olan Mehizah bölümlerinden oluşmaktadırlar.
Havranın ana mekânına bir giriş bölümünden girilmektedir. Aynı giriş mekânından genellikle kadınların ibadet ettikleri yer olan Mehizah’a çıkılan merdivenler bulunmaktadır. Alt ve üst katlardaki oturma sıraları Hekal’e( kıble) bakacak şekilde düzenlenmektedir. Ana mekânın düzenlenmesi iki farklı şekilde gelişmiştir: bunlardan birincisi olan Portekiz’den göç eden Yahudiler ‘in daha erken dönem yaptırdıkları havralarda, iç mekân çatıyı taşıyan dört sütunla dokuz dörtgene bölünmekte, orta kare dekorasyonu ile ilgi çekicidir. Tavan genellikle diğerlerinden yükseltilmiştir ve altında Tevya’sı (dua edilen kürsü) bulunmaktadır. Bazen Bikur Holim’deki gibi sütunlar tevyanın karesini oluşturmakta, bazen de Sinyora Givererte olduğu gibi taşınabilir tevyanın çevresini teşkil etmektedir. Tevyanın ortada olduğu örnekler Algaze, Sinyara Giveret, Talrnud- Tora, Şalom, Etz-Hayim ve Bikur Holim havralarıdır. Kemeraltı esnafı tarafından anlatılan bilgiye göre, Yahudiler İspanya’dan II. Beyazıt’ın göndermiş olduğu kadırgalarla İzrnir’e getirilmişlerdir, bu yüzden de bu olayın ve gelişlerinin anısını yaşatmak amaçlı tevyaları kadırgaya benzeyen bir biçiminde ahşap oymacılığının son derece dikkat çektiği bir üslupta inşa etmişlerdir.. Oturma sıraları tevyayı saracak biçimde yerleştirilmiştir. Bu havralar Sefared havralarıdır.
Diğer grup planlamada ise; 20. yy.’da İtalyan etkisi ile yapılmış olan havralar kilise planlı olarak inşa edilmeye başlanmışlardır. Bunların en çarpıcı örneği Karataş’ta bulunan ve İzmir’in en büyük havrası olan Beit İsrail havrasıdır. Bu plan şemasında ana mekâna bir giriş mekânından girilmektedir ve bayanlar Mehizah’a bu hole açılan merdivenlerle çıkmaktadırlar. Ana mekân bir tevya ile bölünmemektedir ve lineer oturma sıraları ile bir kilisenin mekansal düzenlemesini andırmaktadır. Oturma sıraları art arda dizilerek daha fazla kişinin yararlanması sağlanmıştır. İzmir’deki birçok havra 20. yy.’dan sonra bu plan şemasına dönüştürülmüştür. Kaal Kadoş, Şaar Aşamayım ve Beit lsrail havraları bu plan şeması ile inşa edilen örneklerdir.
Havraların iç mekânları dış mekanlarının tersine renkli ve süslüdür. İç mekânda tavanın, sütunların alçı işçilikleri, tevyanın, tora dolabının ahşap işçilikleri çok etkileyicidir. Kullanılan motifler geometrik olup çiçek örnekleri ile bezenmektedirler ve İzmir’deki camilerin ve zengin Rum evlerinin bezemelerinin etkisini taşımaktadırlar. Zemin kaplamaları ahşap veya mermerdir.
İzmir’de günümüzde mevcut olan havralar; Kemeraltı’nda Şalom (Aydınlılar), Sinyora Giveret, Algaze, Bikur Holim, Etz Hahayım. Talmud Tora, Karataş’da: Beit İsrail. Tepebaşı (Roş Aşar) , Alsancak’da bulunan Şaar Aşamayım ve Karşıyaka’da Kaal Kadoş Havraları olarak tespit edilmiştir.
1. Mınyan: Dua
2. Geruş: Sürgün edilen anlamına gelmektedir.
3. Sefarad: İbranice İspanya’nın karşılığıdır.
MÖ.1.yy’da Sefarad kelimesi İspania, Spania ile eş değerde kullanılmaktadır. VllI. yy’dan itibaren İberik Yarımadasının adı Sefarad olmuştur.
4. Suka: Şarabın yapıldığı, ürünlerin depolandığı Çardak bayramında havraların avlularında kurulan çadırlara verilen ad
5. Hekal: Kıble
6. Tevya: Dua edilen kürsü
7. Tora dolabı: İçerisinde kutsal kitabın saklandığı, Hekal duvarına yaslanan dolap.
8. Neb-I Amld: Ruhları şaad etmek için devamlı yanan mumu temsil eden lambalar
10. Bet Midaş: Havraların avlularında bulunan Etüt evleri
11. Yeşlvalar: Din eğitimi verilen okullar
Yorum gönder