Fuar tiyatroların da yarışma alanıydı

Fuar tiyatroların da yarışma alanıydı

İzmir Fuarı nasıl assolistlerin, şantözlerin, türkü üstatlarının, kantocuların, dansözlerin yarıştığı bir platform ise, tiyatroların da gövde gösterisi yaptığı, büyük gişe hasılatlarıyla hayatiyetlerini sürdürüp yeni projelere imza atma imkanını bulduğu bir engin deniz olmuştu. İstanbul’da boş salona oynayan Devekuşu Kabare ile Karaca Tiyatroları için fuar adeta can simidi oldu

NEREDE O ESKİ FUARLAR! – GÜRKAN ERTAÇ
İstanbul’da 4 masa doldurabildiği için hayal kırıklığına uğrayan Devekuşu Kabare Tiyatrosu İzmir’e taşınmış ve Açıkhava Tiyatrosu’nda oyunu 2 bin 870 kişi izlemişti. Biletler karaborsaya düşmüştü. Türk Tiyatrosu’nun dehalarından Muammer Karaca, 1955 yılında İstanbul’da Karaca Tiyatrosu’nu kurarak Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde temin ettiği mekanda ünlü piyesi Cibali Karakolu’nu oynamaya başlamıştı.
Salon köhneydi, seyircilerin oturduğu yerler de öyle… Piyes başladıktan sonra girenler otururken tahta koltuklardan gacır gucur sesler gelince izleyiciler protesto etti, “Duyamıyoruz. Nasıl bir tiyatro bu” sesleriyle salonu birbirine kattı. Muammer Karaca’nın morali bozulmuş, devam edip etmemek arasında ikileme düşmüştü. Tam bu sırada dostları, “İzmir’e, Fuar’a gitsene” dedi, o da bu teklifi bir şans olarak kabul etti. İzmirliler, Egeliler, Muammer Karaca’yı bağrına bastı. Fuardaki İsmet İnönü Kültür Merkezi ful çekti. Büyük ilgi gören Cibali Karakolu uzun yıllar oynandı, rekorlar kırdı. Muammer Karaca, moralsiz geldiği İzmir’de Cibali Karakolu ile zirveye çıkmış, yeteneğini konuşturmuştu.
DEVEKUŞU KABARE İZMİR’DE
Ünlü oyuncular Zeki Alasya ile Metin Akpınar, Ulvi Uraz’ın Kabare Dev Aynası Tiyatrosu’nda oynuyorlardı.
Haldun Taner büyük yetenekler olarak gördüğü bu iki gence teklif götürdü, “Fransa’da yeni bir kabare- tiyatro akımı var. Ahmet Gülhan’ı da alın bir kabare tiyatrosu kuralım, sizde bu yetenek var” dedi. Ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu kuruldu ama Vatan Kurtaran Şaban temsili, İstanbul’da seyirciden hiç destek görmedi, 30 masadan ancak 4-5’i doldurulabildi.
Büyük hayal kırıklığı yaşanıyordu, İzmir Fuarı günleri geldi çattı. Açık Hava Tiyatrosu kiralandı, ilk gün bin kişi geldi, ikinci gün Taner ve bizimkilerin gözleri faltaşı gibi açıldı. 2 bin 870 kişilik tiyatro tıklım tıklımdı, bilet bulamayanlar vardı. Seyirci Zeki, Metin ve Ahmet’i piyes bittikten sonra 4-5 kez tekrar sahneye davet edip alkış yağmuruna tutmuştu. Hep birlikte aynı dilekte bulundular; “Sen çok yaşa İzmir…”

SURURİLER VE DİĞERLERİ
Türk Tiyatrosu’na Sururi Ailesi gibisi zor gelir. Yusuf Sururi, Lütfullah Sururi (Gülriz Sururi’nin babası), Celal Sururi, Ali Sururi ve Alev Sururi (Ali’nin eşi). Aralarına Toto Karaca’yı da alarak İstanbul Tiyatrosu’nu kurdular. Uzun yıllar tiyatroseverlerin sevgilisi oldular.
Sadece kızları Gülriz onlardan ayrılarak Engin Cezzar’la ayrı tiyatro kurdu. 89 yaşına gelmesine rağmen, hala sanat hayatını sürdürerek rekor kıran Haldun Dormen, Dormen Tiyatrosu’yla çok uzun yıllar fuarın gözbebeklerinden biri oldu. Kenter’lere fuarda ayrı bir parantez açmak gerek. Yıldız- Müşfik Kenter kardeşler, sonradan Yıldız’la evlenen Şükran Güngör’le birlikte son derece başarılı oyunlar oynadılar. Bu isimlere o dönemin usta sanatçısı Nejat Uygur’u da eklememiz gerekir. Uygur da İzmir’de sayısız oyun sahneleyip takdir ve alkış topladı. Şimdi bakıyoruz da, o günlerdeki tiyatro kültürü artık eskide kaldı. Yazık, çok yazık.
KÜLTÜR YOK EDİLMEMELİ

İzmirli sosyolog, gazeteci ve yazar Sancar Maruflu, fuarla ilgili izlenimlerini anlatırken, etkinlikler arasında kültürel faaliyetlere yeteri kadar yer verilmediğine vurgu yapıyor. Maruflu, “Fuarda ticaret, inovasyon, enerji ve teknoloji konuşuluyor. Bu yılki ana temanın “enerji” olarak belirlendiği fuarda geleceğin teknolojileri sergileniyor. Ayrıca kültür ve sanat şölenleri gerçekleştiriliyor. Ancak fuarın açık kalacağı günlerin içinde, bu yıl ilk kez, “30 Ağustos Zafer Bayramı ile 9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Bayramı” yer almıyor. Bu yıl alınan garip bir kararla İzmir Enternasyonal Fuarı’nda ilk kez “demokratik sivil kitle örgütlerine” yer verilmiyor. Yani ben ve benim gibi kişilerin mensubu oldukları “halkla en çok ilişkisi olan demokratik sivil kitle örgütleri”, bu yıl ki fuara katılımcı olarak değil, ancak ziyaretçi olarak gidebilecek. Kısacası bu yıl fuarda kültür yok edildi” dedi.
PAŞALAR VE İNEKLER
İzmir Enternasyonal Fuarı ile ilgili değerlendirmelerimize biraz espri katalım. 1980 yılı. İhtilal olmuş, Kenan Paşa (Evren) Devlet Başkanı. İhtilalin diğer ayakları, kuvvet komutanları Nurettin Ersin (Kara), Nejat Tümer (Deniz), Tahsin Şahinkaya (Hava) İzmir Fuarı’nın açılışına gelmişler. Fuar’ın 26 Ağustos Kapısı’ndan girince hemen sağda Hollanda Pavyonu’nun Hoştayn cinsi devasa sağmal inekleri var. Ertesi gün ulusal boyuttaki bir gazetemizin İzmir’deki ekinde bir haber: “Hollanda’dan Hoştayn cinsi inekler getirildi…” Ve kahrolası yanlışlık, Evren Paşa ve diğer komutanların fotoğrafı yanlışlıkla o habere girmiş. Yani komutanları inek yapmışlar!
Kıyamet koptu tabii. Gazetenin o devirlerde İzmir Temsilcisi olan rahmetli İsmail Sivri, Ege Ordu Komutanlığı’nda bu olayda bir kasıt olmadığını, sadece gece çalışanların bir hatası olduğunu anlatmak için günlerce ter döktü.

FUARA DEV PARTNER:RUSYA
2017 İzmir Enternasyonal Fuarı’nı bir dev komşu renklendiriyor. Rusya, 1.33 trilyon dolarlık mali portföyü ile dünyanın en varlıklı, ekonomisi en güçlü ülkeleri arasında bulunan Rusya, İzmir Fuarı’na partner oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında sağlanan yakınlaşma, iki ülke arasında ticaretin boyutlarını da geliştiriyor, ekonomik potansiyelin artmasını sağlıyor. Bu nedenle Rusya’nın fuara partner ülke olarak katılması önemli bir gelişme olarak nitelendiriliyor.
Enerjiden turizme, ticaretten, inşaat projelerine kadar iki ülke ekonomik alanda birbirine fazlasıyla bağımlı. Türkiye, ülke dışına tatile çıkan Rus turistlerin ilk tercihi konumunda.
Bıraktıkları döviz miktarı 3 milyar doları buluyor. Buna karşılık Türkiye, AB’nin ardından Rusya’nın en büyük doğalgaz ve petrol müşterisi konumunda. İthalatımızın yüzde 54’ünü Rusya’dan karşılıyoruz.
Rusya, Türk müteahhitler için çok önemli bir pazar. Türk firmaları Rusya’da kamu ihalelerine giriyor ve özel projeler üretiyor.
BOYOZ VE YUMURTAYI KORUYALIM
Fuarda en fazla satılan yiyeceklerin İzmit’in pişmaniyesi ve Hatay’ın künefesi olduğu görülüyor. Hani bizim İzmir’in meşhur boyozu ile yanında fırın yumurtası, nerede? Manisa’nın Sultaniye üzümü, Aydın’ın meşhur inciri ve Denizli’nin mantarı gölgede kalmamalı. Boyozu sabah satıyorsunuz ama öğle veya akşam yenilmez diye bir kural mı var? ? Hiçbirini yapamadınız hiç olmazsa İstanbulluların simit, İzmirlilerin gevrek dedikleri bir çırpıda karın doyuracak mamulleri niye ön plana çıkarmıyorsunuz?

Rate this post