BÜYÜK İZMİR YANGINI ( Great Fire of Smyrna )

BÜYÜK İZMİR YANGINI ( Great Fire of Smyrna )

1922 İzmir Yangını veya, yabancı kaynaklarda kullanılan terimle, Büyük İzmir Yangını (Great Fire of Smyrna) -İzmir geçmişte başka büyük yangınlar da geçirmiş olduğu için bu terimin ne derece yerinde olduğu tartışmaya açıktır. Basmane’de başlayan ve dört gün sürerek İzmir şehir merkezini (özellikle o dönemdeki merkezi ve bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı alanını) geniş ölçüde tahrip eden yangın hadisesidir.

İzmir kurtarıldıktan sonra kentte çıkarılan büyük yangını, İngiltere ve Yunanistan, Türkler aleyhine kullanmak istedi, ancak bunda başarılı olamadı. Ermeni Mahallesi’nden başlayan yangına, aslında kendi silahlarını yok etmek isteyen Ermeniler yol açmıştı. Türk Ordusu 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdikten sonra; Yunanlılar’ın son askerleri 16 Eylül’de Çeşme’den çekilmiş ve Anadolu’da yenilginin kesinliği anlaşılınca, Atina yeni savaş planları tasarlamıştı. Popüler Tarih dergisinin bu ayki sayısında, ”Batı basınındaki haber ve yorumlarla İzmir Yangını’nın ardındaki gerçeği” inceleyen Orhan Koloğlu, Türk orduları Yunan işgali altındaki İzmir’e girdiğinde, dünya basınının yakın çevreye yayılmış olan bütün muhabirlerinin, İzmir’de bulunduğunu belirtiyor. Bunlar arasında yer alan Fransız Paul Taponnier anılarında, ”Büyük bir facia idi İzmir yangını. Türklerin ele geçirdikleri şehri yakmalarının akla yakın tarafı yoktu. Fakat İzmir’i kim yakmıştı? Ya kendi kendine yanmış ya da şehri kendilerinden sonra, artık bir başkasına yar etmemenin kararına varmış olanlar kıvılcımı çakmışlardı…” diye yazmıştı.
FRANSIZ BASINI
Le Figaro gazetesinin, 20 Eylül 1922 tarihli sayısında, İzmir Limanı’ndaki Fransız savaş gemisinin subaylarından birinin tuttuğu notlar yayımlanmıştı. Bu notların 5 Eylül tarihlisinde, ”Yunanlılar çekilirken Uşak şehrini sistemli bir şekilde yaktılar. Hiçbir gereği olmadan yakılan Türk köyleri az değil. Ayrıca Yunan komutanlığı sayıları yüksek firarilerin yangın ve talan yapmaması için de hiçbir önlem almıyor” deniliyordu. Koloğlu’nun araştırmasında, notlar özetle şöyle aktarılıyor:
”7 Eylül: Türk ordusunun hızlı ilerleyişi Manisa’yı tahripten kurtardı, ama dün Burnabat tarafından alevler yükseldi.
9 Eylül: Dün gece trenle İzmir’e gelen 300 Yunan askeri şehri yakmak ve tahrip tehdidinde bulundu. Demiryolu atölyelerini koruyan Fransız birlikleri gardan çıkmalarını engelledi ve onları Urla’ya yöneltti… Bugün saat l0.30’da Türk süvarileri İzmir’e girdi. Böylesine uzun bir seferden sonra şaşırtıcı derecede sakin ve dürüsttüler. Paşa, her türlü talan ve yangını önleme sözü verdi…”
Le Figaro’nun 5 Eylül tarihli sayısında yer alan notta, Yunan Başkomutanı Hacı Anesti’nin Fransız yetkililere, Türkleri İzmir önünde yeneceğinden söz ettiği de kaydediliyordu. Hacı Anesti, henüz bozguna uğramamış askerleriyle, bir karşı saldırı tasarlıyor, buna göre hazırlıklar yapıyordu. Yunan Hükümeti de Mudanya’ya ulaşan birliklerini Trakya’ya aktarıyor, 1923 sınıfını silah altına çağırıyor ve Yunanistan’dan yine Trakya’ya birlikler sevk ediyordu. Yunanistan’da ise ”İyonya kaybedilse de Trakya’nın bırakılamayacağı” belirtiyordu.
İNGİLTERE DEVREDE
İngiltere Başbakanı Lloyd George da, Türk isteklerini reddetmek, gerekirse savaşmak yanlısıydı. Yunanistan için tek umut da savaştan vazgeçmeme kararındaki İngiltere’ye yaslanmak ve onun da katkısıyla diğerlerini de alışılmış Türk aleyhtarlığı çizgisine getirmekti. Koloğlu, ”Yunanlıları buna yöneltenin, sadece bir çıkar hesabı olmadığını, kendi ordularının çekilirken yakıp yıktıkları ve insanları öldürdükleri haberlerinin yanı sıra Türk ordusunun da ‘son derece düzenli, disiplinli, sakin ve üzüntü yaratacak hiçbir aşırılığa girişmeden’ ilerlediğinin bütün dünyaya yayılması” olduğunu yazıyor. İzmir Yangını böyle bir ortamda çıkmıştı. Üç gün sonra da İngiliz Hükümeti, Rumen ve Yugoslav hükümetlerini, ”Balkanlar’ı Türkler’den korumak için” yardıma çağırmış, İtalya ile Fransa’yı da ”Yıkıcı, yakıcı Türklere karşı” işbirliğine davet etmişti. Koloğlu, bu durumu, ”ortada, dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik bir girişim bulunduğunu düşündürüyor” şeklinde değerlendiriyor.
TÜRK ALEYHTARI KAMPANYA
Yangın haberiyle birlikte, İngiliz ve Amerikan basın organları Türk aleyhtarı kampanyaya giriştiler. New York Times 15 Eylül’de, ”Türkler şehri intikam için yaktı” derken Fransız basınında ise başından itibaren aksi tez yer alıyordu: Le Temps gazetesi 13 Eylül’de, ”Yunanlılar çekilirken şehri yaktı ve halkı katletti” diye yazıyor, Le Figaro da 20 Eylül tarihli başyazısında, ”Yangın, Ermeni mahallesinden başladı, çekilen Yunan askeri disiplinini kaybetmişti, yangının kökeni konusundaki iddiaları şüphe ile karşılamak gereklidir” yorumunu yapıyordu. Aynı tarihli gazetede, İzmir’deki Fransız Konsolosluğu’ndan ve Fransız amiralinden alınan bilgilere göre yazılmış haberde de, olayın sorumlusunun Yunanlılar olduğu kaydediliyor ve bu haber, ilginç ayrıntılar içeriyordu:
”Yangın konusunda Fransız Hükümeti’ne ulaşan bilgilerden hiçbiri, bu felaketin sorumluluğunu Türkler’e yüklemiyor. Rodos’tan gelen bir telgrafta da, İzmir’den gelmiş sayısız sığınmacılardan hiçbirinin yangını Türkler’e mal etmediği kaydediliyor. Pek çok tanığa göre suç, yangın çıkarmakla görevli bir askeri birlik oluşturan Yunan askeri otoritelerine aittir. Bu sığınmacılardan bazıları, Türklerin çekilirken içindeki hiçbir Rum’a dokunmamış oldukları, Eskişehir’in de hiçbir askeri ihtiyaç olmadığı halde, tahliye sırasında Yunanlılarca sistematik şekilde yakıldığını belirtiyor.”
AVRUPA BASINI
İtalyan basını, Türkler’e hak veren bir çizgi izlemişti. Corriere Della Sera, 14 Eylül tarihli nüshasındaki ”Türk İzmir’in İlk Günleri” başlıklı yazısında, ‘Yunanlıların ülke içindeki katliamına Türklerin aynen karşılık vermemiş olmasını’ övüyor ve disiplinin mükemmelliğini belirtiyordu.
Orhan Koloğlu, ”en ilginç yorumların İngiliz basınından geldiğini” belirtiyor:
”Gazetelerin büyük çoğunluğu, ‘Türkler yaptı’ demeye hazırdı; ancak başlangıcından itibaren, hem bu tür haberlerin altında kimi hesaplar yattığından şüphelenenler hem de artık Lloyd George’un hükümet politikasına güvenmeyenler vardı.” Times muhabiri, 13 Eylül’de İstanbul’dan bildirdiği haberde, ”Yunanlılar yaktı” diyordu. 17 Eylül’de ise Daily Mail’in İzmir muhabiri, ”Fransız amiralinin araştırması, yangını Türklerin çıkarmadığını gösterdi” haberini gazetesine ulaştırıyordu. Koloğlu, yangınla aynı anda başlatılan ”Türkler yaptı” kampanyasına peşin kararlılar dışında, Batı basınında inananların pek az olduğunu kaydediyor: ”19 Eylül tarihli New York Times bile, Paris’ten aldığı bir habere sayfalarında yer vermeyi gerekli görmüştü: ”Fransız kaynakları, İzmir’i yakmakla Türkleri suçlayan bütün haberlerin, Atina üzerinden Londra’ya gelip yayıldığını ortaya koydular.”
ERMENİLER’İN BAŞLATTIĞI YANGIN
Koloğlu, ”İzmir’i Türkler yaktı” kampanyasının başarılı olmadığı görülünce, ”sorumluluğu paylaştırma” eğilimli haberlerin arttığını belirtiyor: ”Fransız Le Matin, 23 Eylül’de, İzmir muhabirinden naklen şu satırlara yer vermişti: ‘Şahsi soruşturmama göre, yangını çıkaranlar, kendi mahallelerini terk etmeden önce Ermeniler olmuştur.” Prof. Dr. Bilge Umar da, 1974 basımı ”İzmir’de Yunanlıların Son Günleri” adlı eserinde, ”en güvenilir bilgi kaynağı” olarak belirttiği İzmir Sigortaları İtfaiyesi Komutanı Greskoviç’in yangına ilişkin raporuna yer veriyor ve bu raporun, büyük yangını fanatik Ermeniler’in başlattığını gösterdiğini kaydediyor. Umar’ın aktardığı raporda Greskoviç, yangının çıkışını şöyle anlatıyor:
”11/12 Eylül gece yarısından bir saat sonra Ermeni mahallesinde yangın çıktığını haber verdiler. İtfaiye erleriyle yangın yerine hareket edip, Rum Hastahanesini geçerken 130-150 kadar çoluk çocuk ve kadın acı acı bağırıyorlardı. ‘Ne bağırıyorsunuz’ diye sordum. ‘Ermeniler bizi yaktılar. Sayes Hanı içerisinde oturuyoruz’ dediler. www.kemeraltı.com Bunlar Rum idiler… 13 Eylül saat 10.30’da Ermeni mahallesinde ateş görüldüğünü haber verdiler. Ermeni Kilisesinden 50 metre mesafede bir Ermeni evinin yandığını gördüm. Evin alt katından şiddetli bir ateş çıkıyordu.” Ermeni Kilisesinde yangın olduğu ihbarı üzerine, ekibiyle buraya giden Greskoviç, gördüğü manzarayı raporunda şöyle yazıyor:
”Kilisenin binalarında ateş yoktu. Yalnız küçük bir bina civarında, bahçede 200 kadar yağlı (üzerine yağ dökülmüş) eşya balyası ile paçavralar bir yere toplanmış, üzerine de 200 kadar tüfek ve çokça cephane konmuş idi. Ateş de bunlar arasından çıkıyordu. Aynı zamanda ateş içerisinde devamlı patlamalar oluyordu…” Bilge Umar, Greskoviç’in raporunda belirttikleriyle ilgili olarak Ermenilerin, yangın çıkarmak amacıyla değil, yalnızca tüfekleri ve cephaneyi yok etmek için bu yola başvurdukları yorumunu yapıyor.
Günlerce süren yangın sona erdiği zaman, İzmir’in hemen hemen tümüyle yok olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bilge Umar, ”yangından kurtulan Punta (Alsancak semtinin Körfez’e doğru uzanmış bölümü) bir yana bırakılırsa İzmir’in, bugünkü Fevzi Paşa Caddesi ile belirlenen bir çizginin ayırdığı, doğuya ve kuzeye doğru yayılmış bir parçasının simsiyah, korkunç ve çirkin bir harabe yığını halinde” olduğunu ve yüzlerce kişinin alevler arasında can verdiğini belirtiyor.

Rate this post

Yorum gönder