Kemeraltı Çarşısı

Bornova

Geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor.

Tarihi Kentler Birliği’nce geçmişine duyarlılığı nedeniyle ödüllendirilen, kişi başına düşen yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yakalayan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alandaki yatırımlarla rekor kıran Bornova, sadece İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihinin tanığı değil geleceğinin de yapılanmasında önemli rol oynayacak.
Amazonlardan Hititlere, İonlardan Frigyalılara, Perslerden Lidyalılara, Makedonyalılardan Bergama ve Roma Krallıklarına ev sahipliği yapmış; Belkahve’den esen rüzgârıyla Türk milletinin kurtuluşunu müjdelemiş Bornova. Bugünse gelişimin garantisi sanayi bölgeleri, eğitim ve sağlık merkezi üniversitesi, İzmir’in ve Ege’nin bilinmeyen tarihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü, yıllara meydan okuyan görkemli köşkleri, kırmızıdan sarıya, mordan yeşile renk cümbüşü yaratan doğası, masal diyarını andıran köyleriyle birden fazla özelliği bünyesinde taşıyor.
Fotoğraflar: Derya ŞAHİN – Bornova Belediyesi Arşivi
Bornova o günden bu güne geçirdiği büyük değişimle İzmir’in ve hatta Türkiye’nin yüzünü güldürüyor. Geçmişine olan duyarlılığı ile Tarihi Kentler Birliği’nce ödüllendirilen, kişi başına düşen yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yakalayan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alanda yapılan yatırımlarla rekor kıran Bornova, İzmir’in en önemli ilçelerinden biri.
Geçmişten günümüze Bornova
Günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Bornova’da uygarlıkların izleri Yeşilova Höyüğü’nde gün yüzüne çıkmıştır. 2005 ve 2006 yıllarında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında Bornova Ovası’nda ortaya çıkarılan ve İzmir’in, Ege’nin en eski yerleşim merkezi olduğu anlaşılan Yeşilova Höyüğü, kentin geçmişini 8 bin 500 yıl öncesine kadar taşımıştır.
İlçenin adını nereden aldığına dair çeşitli görüşler bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin
Seyahatnamesi’nde Bornova’yı Biruniler adlı bir Eti Türk Boyu’nun kurduğu, bu nedenle ilçeye Birunabat denildiği yazılmaktadır. İran Kralı Dara’ya göre ise Bornova’yı zaptı sırasında Birunabat ismini ilçeye kendisi vermiştir. Farsça’da Birunabat, birun ve abat kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Birun; dış, abat da şehir anlamına gelmektedir. Birun kelimesinin genellikle yer isimlerinde özel isimle birlikte kullanılan abad takısı ile pek uyuşmaması, Birunabad’ın başka bir isimden uyarlanmış olabileceğini düşündürmektedir. İsmin başlangıçta “Burunova” şeklinde geçtiği de öne sürülmekle birlikte o zamanlar Bornova’nın İzmir’in çevresini saran surların dışında kalması nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır.

Tarih boyu Amazonlar, Hititler, İonlar, Frigyalılar, Persler, Lidyalılar, Makedonyalılar, Bergama Krallığı, Roma-Bizans İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü ilçe, 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya adım atan Türklerin, önce Selçukluların sonra da Osmanlıların egemenliğine girmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrayan Bornova, Milli Mücadele döneminde de önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e Bornova’nın üst kısmındaki Belkahve’den girmiş, Nif ‘de (Kemalpaşa) geceleyen Mustafa Kemal Paşa, 8 Eylül akşamı İzmir’i buradan seyretmiştir. Dolayısıyla o gün yalnızca bir kentin değil, bir milletin kurtuluşuna ve tarihin yeniden yazılışına tanıklık etmiştir Bornova.
İlçe çok eski bir yerleşim yeri iken 1881 yılında belediyelik, 1957 yılında ise ilçe olmuştur. Bornova’nın çekirdeği, bugün Erzene olarak anılan mahallenin Hükümet Konağı’nın arkasında kalan, eski adı Havuzbaşı olan kısmıdır. Tarihi 1800’lere varan iki katlı, bahçeli Rum evlerine hala rastlanabilen Erzene, 1924 Nüfus Mübadelesi ‘nden sonra önce Kavalalılar ve Giritlilere iskân edilmiş, 1950 sonrasında da Yugoslavya göçmenlerini barındırmıştır. Ayrıca Erzene’nin yanı başında başlangıcından beri Roman Mahallesi yer almıştır.
Bornova, günümüzde hızla büyüyen bir yerleşim alanı ve üniversite kenti olmanın yanında, gelişmiş bir sanayi yöresidir. 1932 yılında Bornova Ziraat Mektebi’nin açılmasıyla çekirdeği oluşturulan ve İzmir’in ilk üniversitesi olan Ege Üniversitesi, Bornova’dadır. Üniversite sayesinde 1960’lı yıllardan itibaren giderek öğrenci kenti olmaya başlayan Bornova, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin gelişmesi ve yurt çapında ün kazanmasıyla da önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. Zengin ulaşım olanakları ve çevresindeki sanayi bölgeleri de ilçenin gelişimine katkı sağlayan unsurlardandır.
Bornova yeşil alan varlığıyla da adeta İzmir’in akciğeri konumundadır. Sınırlarında 12 köyü barındıran ilçe toplamda 2 milyon 767 bin metrekareye ulaşan yeşil alanıyla, kişi başına düşen yeşil alan miktarında Avrupa Birliği ortalaması olan 7 metrekareyi yakalamıştır.

Tarihin canlı tanığı Yeşilova Höyüğü
İzmir’deki ilk yerleşimlerin şekillenmesine açıklık getiren Yeşilova Höyüğü, aynı zamanda Ege’nin yaşının ne kadar eskiye dayandığını kanıtıdır. Burada elde edilen bulgulardan zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynakları ile elverişli çevre koşullarına sahip Bornova Ovası’nın, prehistorik dönemde İzmir’in ilk yerleşimcilerine ev sahipliği yaptığı anlaşılır. Yeşilova Höyüğü’nün yanı sıra Yassıtepe Höyüğü ve Bornova Anadolu Lisesi Höyüğü’nün de aynı alanda yer alması bu durumu doğrular.

2003 yılında keşfedilmeden önce en çok 5 bin yıl eskiye giden geçmişi olduğu düşünülen İzmir, Yeşilova Höyüğü’nün ortaya çıkması ve yapılan kazılarda elde edilen bulguların ardından Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden biri olma özelliğini kazanmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi ile 2005 yılında başlanan kazılara, 2007 yılında bir yıl ara verilmiştir. 2008 yılından bu yana da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ege Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin’in başkanlığında kazılara devam ediliyor.
Bölgedeki kazı çalışmalarında elde edilen buluntular, günümüzden 8-9 bin yıl öncesine ait toplumun günlük yaşamlarına ve çevre koşularına ait bilgiler sunuyor. Bu yönüyle İzmir’in bilinmeyen tarihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü’nde bulunan en değerli tarihi eserlerden biri, 8 bin 200 yıllık olduğu tespit edilen mühür. Uzmanlar, bu mührün Anadolu’da bulunan en eski mühürlerden biri olduğu görüşünde.
Yeşilova Höyüğü aynı zamanda kentin tarih öncesi döneminin ve arkeolojinin öğretildiği yaşayan bir arkeolojik alan. Öyle ki, Bornova Belediyesi ve Ege Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Zaman Yolculuğu Projesi, İzmir’in 8 bin 500 yıl öncesine bir yolculuk imkânı sunuyor. İzmir’in çeşitli okullarından 30-35 kişilik gruplar halinde gelen öğrenciler, Yeşilova Höyüğü’ndeki kazı alanlarını gezip kalıntıları gördükten sonra, o döneme ait bir köyde yaşayarak zamana yolculuk yapıyor. Nisan 2009’da başlayan proje kapsamında gerçekleştirilen aktiviteler, kazı ekibi içinden seçilen uzmanların eşliğinde sürdürülüyor.
Güç ve statü sembolü köşkler
18. yüzyılın ikinci yarısında Bornova rahat, gösterişli sayfiye evleri, zeytinlikleri ve çevresindeki antik kalıntılarıyla tam bir cazibe merkeziydi. İlçe, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde İzmir’in zengin Levanten ailelerinin tercih ettiği yerleşim mekânı olmuştu. İzmir merkezinden daha ferah, serin havası; bamya, üzüm, domates, nar ve mandalinası ile ünlü verimli tarımsal alanları, İngiliz konsolosluğu rezidansının ve çoğu İngiliz kökenli pek çok ailenin köşklerinin Bornova’da inşa edilmesi sonucunu doğurmuştu.
Kuşkusuz ulaşım olanakları da yerleşimi yönlendirici etki yapmıştır. Öyle ki Levantenlere ait köşkler istasyon boyunca yoğunluk göstermektedir. O dönemde “Macropodora Bulvarı” olarak anılan bu cadde üzerindeki tarihi yapıların önemli bir kısmı varlığını sürdürmektedir.

Söz konusu köşkler ekonomik güç ve statü sembolü oldukları için Avrupalı gezginlerin yanı sıra padişahlar ve krallar gibi birçok ünlü ziyaretçiyi ağırlamıştır. Ayrıca bu evler Kurtuluş Savaşı zamanında karargâh olarak kullanılma gibi bir ortak kaderi daha paylaşmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve yerel yönetimlerin yürüttüğü restorasyon çalışmaları ile o dönemden günümüze varlığını koruyabilmiş bu yapıların bazıları şunlardır:
Yeşil Köşk (Pandespanian Köşkü): Eski tren istasyonunun son durağı ve üniversite kampüsü girişindeki köşk, 1880 yılında Fransız Pandespanian ailesi tarafından inşa edilmiştir. Ailenin Fransa’ya göç etmesiyle devlete kalan bu konut, 1986 yılında ilk onarımı yapıldıktan sonra Ege Üniversitesi’nin misafirhanesi olarak kullanılmıştır. 1993 ve 1995 yıllarında tekrar restore edilen köşk, bugün üniversitenin sosyal tesisi olarak kullanılmaktadır.
Murat Evi: Halk arasında ‘Perili Köşk’ olarak bilinen Murat Evi, Fevzi Çakmak Caddesi ile Gençlik Caddesi’nin kesiştiği yerdedir. Bina, 1880’de İngiliz Edwards ailesi tarafından yaptırılmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir İki katlı kesme taştan olan evin alt kat cephesi sütunlarla hareketli bir görünüme sokulmuş, üst katı da sıra halinde pencerelerle hareketlendirilmiştir Büyük bahçesinin arka kısmında yıkılmaya yüz tutan bir hamam bulunur. Rivayate göre, uzun yıllar köşke geceleri gizemli bir kız uğrayıp bir şeyler taşımıştır. Dilden dile dolaşan bu rivayet nedeniyle köşkün adı halk arasında; “Perili Köşk” olarak anılır.
Giraud Evleri: Bugünkü Sanat Sokağı yanında Dokuz Eylül İlköğretim Okulunun karşısında Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde bulunan köşk, 1860 yılında Türkiye’nin ilk tekstil fabrikası kurucularından olan William Giraud tarafından inşa edilmiştir. Bina, uzun yıllar Jean Baptiste’nin yeğeni Lui Cortazzi tarafından Venedik Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.
Charlton Whittal Evi (Büyük Ev): Gençlik Caddesi üzerinde bulunan ve günümüzde Ege Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan köşk, tarih içinde Hollandalı rahibelerin manastırı olarak kullanılmıştır. Evin sahibi ünlü Whittal Şirketi’nin kurucusu Charlton Whittal’dir. Sonraki yıllarda genişletilip üzerine katlar ilave edildiği için “Büyük Ev” olarak anılmaya başlanan evin mülkiyeti önce Giraud Ailesi’ne, ardından da Ege Üniversitesi’ne geçmiştir. Büyük Ev, Whittal Ailesi’nin sosyal ve politik yaşamdaki konumu nedeniyle farklı tarihlerde pek çok önemli ismi ağırlamıştır. Sultan Abdülaziz, Edinburg Dükü Alfred Ernest Albert ve onunla birlikte gelen George Frederick Ernest Albert (kendisi 1910 yılında George V. adıyla İngiliz tahtına çıkmıştır) ve Yunan Prensi Andrew bu önemli konuklardan bazılarıdır.

Peterson Köşkü: İngiliz tacir John Peterson tarafından 1859 yılında inşa edilmeye başlanan ve bugünkü Mustafa Kemal Caddesi üzerinde bulunan 38 odalı köşkün birçok yapı malzemesi çoğunlukla İngiltere’den getirilmiştir. Yedi kez değişikliğe uğrayan köşkte 1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmaları başlatılmış, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun onayı ile de çevresindeki 54 bin metrekarelik alanda Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kültür Bakanlığı, Peterson Köşkü’nü 25 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesine tahsis etmiştir.
Belhomme Evi: İngiliz mimar Clark tarafından 1880 yılında inşa edilmiştir. Yakın geçmişte Belhomme Ailesi’nden gelen ve UNESCO’da görev yapan Helene Armand tarafından restore ettirilmiştir. Oldukça gösterişli dış cephe mimarisine sahip olan bu evin merdivenle çıkılan ikinci katının girişi dört sütunun taşıdığı üçgen bir alınlıkla bir Yunan mabedini anımsatmaktadır. Röleve ve restorasyonu 1997 yılında dönemin Belediye Başkanı Prof. Dr. Aysel Bayraktar tarafından yapılan bina, günümüzde Bornova Belediyesince Atatürk Kitaplığı olarak kullanılmaktadır.
Steinbüchel Evi: Hürriyet Caddesi üzerinde halen Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında yer alan köşk, İngiliz John Maltass tarafından 1860 yılında inşa edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında kısa bir süre Atatürk tarafından karargâh olarak kullanılmış ve bu arada John Maltass’ın kızı Eugenie Wodd da Türk ordusunca koruma altına alınmıştır. İngiliz mimari üslubundaki bu yapı da dış cephe görünümü ile dikkati çekmektedir.
Paggy Köşkü: Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında bulunan köşk, 1800 yıllarında Fontan d’Escalon tarafından inşa edilmiştir. Restore edilen köşk halen canlılığını korumaktadır.
Maltas Evi: Bornova’da Uzun Sokak’ta bulunan Maltas Evi La Fontaine ailesinden Geoffrey Maltas’ın eşi Audrey Maltas tarafından XIX yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır Fransız mimari üslubunda olan bu yapı da hareketli cephe görünümü ile dikkat çekmektedir Günümüzde Anaokulu olarak kullanılmaktadır
Kanalaki Evi: Bornova’da, Suphi Koyuncuoğlu İlköğretim Okulunun bahçesinde bulunan Kanalaki Evi, İzmirlilerin prenses olarak isimlendirdikleri bir Rus kadın tarafından 1840 yılında yaptırılmıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre, Bayan Kanalaki Bornova’da yirmiye yakın bina ve golf sahası yaptırmıştır Bu ev Rus sahiplerinin ölmesinden sonra uzun süre boş kalmıştır. Günümüzde Suphi Koyuncuoğlu İlköğretim Okulunun yönetim binası olarak kullanılmaktadır.
Dramalılar Köşkü: Tarih kokan yapısıyla zamana meydan okuyarak ayakta kalmayı başaran Dramalılar Köşkü, Bornova Hükümet Konağı’nın hemen arkasında yer almaktadır. 17 Haziran 2010’da Bornova Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarına başlanan köşk, müze haline getirilecek. Hem Osmanlı hem de Levanten kültürünü yansıtacak müzenin ziyaretçilerinin kendilerini 18. yüzyılın dramasında hissetmesi hedefleniyor.
İnançların buluşma noktası ibadethaneler
Bornova, İzmir’de ilk yerleşim nüvelerinin geliştiği alan olması bakımından köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Farklı milletlerin egemenliği, farklı dini yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bornova’daki kilise yapılarından Santa Maria Katolik Kilisesi ve St. Mary Magdalena Kilisesi varlıklarını sürdürmektedir. Bornova merkezdeki Hüseyin İsa Bey Camisi de ilçenin en eski camilerinden biridir.

Santa Maria Katolik Kilisesi: Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanındaki kilisenin yapım tarihi 1797’dir. Franciscan mezhebince Bizans tarzında inşa edilen yapı, 1832 yılında restore edilmiştir. Günümüzde hala faaliyette olan kilisenin bahçesinde İzmir’de yaşamış ünlü Levantenlerden bazılarının mezarları da bulunmaktadır.
St. Mary Magdalena Kilisesi (İngiliz Kilisesi): St. Mary Magdalena Kilisesi, 1857 yılında Whittal tarafından inşa ettirilmiştir. Bu kilise, uzun yıllar İngilizlere hizmet etmiştir. Günümüzde yapısal özeliğini koruyan kilise, Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesi girişinin yanında bulunmaktadır.
Hüseyin İsa Bey Camisi: Büyük Cami olarak da anılan Hüseyin İsa Bey Camisi’nin 14. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan bu camii Ergene Mahallesi 453 Sokak’ta yer almaktadır. Ahşap, maksure (etrafı çevrili) kubbeli, bir minareli, son cemaat yeri revaklıdır. İç kapının üzerinde Hüseyin İsabey Camisi’nin 1153 Hicri yıllarında zamanın seçkin kişilerinden sayılan Seyit Ali Ağa tarafından tamir edildiği belirtilmektedir. Kayıtlara göre Seyit Ali Ağa, Kızlar Ağası iken Bornova’ya büyük bir vazife ile tayin edilmiş bir kimsedir. Müştemilatında cami avlusunun kuzeybatısında, düzgün olmayan sekizgen planlı bir türbe bulunmaktadır. Devşirme malzeme kullanılarak inşa edildiği sanılan caminin bazı sütunlarının Halkapınar tarafından getirildiği ve Artemis Tapınağı’na ait olduğu düşünülmektedir.
Tescilli ürünler yeniden can buluyor
Çok sayıda dere ve çayın beraberinde getirdiği malzemeyi biriktirmesiyle oluşan ve bu özelliği nedeniyle “Vile d’eau” yani “Suşehri” olarak da anılan Bornova’nın tarımsal potansiyeli, tarih boyu yüksek olmuştur. Başta bamya ve misket üzümü olmak üzere domates, nar ve mandalina ilçede en çok üretilen ürünler arasındaydı. Bornova Belediyesi şimdilerde ilçenin kendi adıyla özdeşleşen, ancak zamanla yok olmaya yüz tutan bu tarımsal ürünleri canlandırmaya çalışıyor. Yürütülen projelerle her biri tescilli uluslararası bir çeşit olan Bornova bamyası ve Bornova misket üzümünün üretiminin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Bu kapsamda Bornova bamyası için tohumluk üretimi yapılıp, çiftçiye ücretsiz tohum verilirken, Bornova misket üzümü için ise Manisa Bağcılık araştırma Enstitüsü’nün katkısıyla Çamiçi Köyü’ne anaç bağ oluşturma çabaları sürüyor. İlçede aynı zamanda organik ürün pazarı hizmet veriyor.
Sporda öncü ilçe
Anekdotik bazda, Türkiye’deki ilk futbol maçı 1890 yılında İzmir’e gelen İngiliz denizcilerle İzmirli gençler arasında Bornova da, ülkemizdeki ilk atletizm yarışmaları da 1895’de yine Bornova’da gerçekleşmiştir. İlçe, bozulmamış doğasıyla pek çok sportif aktiviteye de olanak sağlamaktadır. Kurudere, Karagöl, Evka 3- Çiçekli Köyü, Yakaköyü, Kavaklıdere ve Nif trekking ve atv motor; Ege Üniversitesi Kampüsü, Manisa Yolu, Sabuncubeli, Kavaklıbel, Belkahve, Ulucak Köyü bisiklet; Çiçekliköy ve Yakaköyü paintball için ideal parkurlara sahiptir. İlçe sınırları içerisindeki Pınarbaşı Yarış Pisti de yarış severlerin uğrak noktasıdır.
Şehirden bunalanlara kaçamak alternatifleri

Bornova, şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşıp doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için de pek çok alternatifi bir arada sunuyor.
Homeros Vadisi: Bornova’nın merkezi ile Kayadibi arasında uzanan Bornova Çayı’nın yatağında yer alıyor. İzmirli olduğuna inanılan ünlü ozan Homeros’un, bu bölgedeki bir mağarada yaşadığı rivayet ediliyor. Zaten vadinin adı da buradan geliyor.
Doğanın yapısını bozmadan, İzmir’e özgü endemik bitki türlerinin de kullanıldığı, kentin ekolojik yapısına katkı sağlayan 500 bin metrek arelik Homeros Vadisi; kentin yoğun yaşamından uzaklaşmak isteyen insanlar için ideal bir ortam sunuyor. Yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki vadi boyunca göletler ve su bentleri, çiçekler ve ağaçlarla çevrili piknik alanları yer alıyor. Ihlamur, çınar, sığla, sedir, ladin, fıstık çamı ağaçları; zakkum, kızılcık, defne, leylak, bodrum papatyası vadinin misafirlerine eşlik ediyor.
Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı: Olimpik buz pateni salonu, amfi tiyatro gibi yapıları da içinde barındıran dev bir kompleks niteliği taşıyor. Bornova ve İzmir çok önemli yeni spor ve kültür-sanat mekânları ile yeni bir dinlenme vahası olan bu alan, toplam 231 bin metrekare üzerinde konumlanmıştır. Otopark, basketbol sahası, tenis kortları, mini futbol sahası, kum-çocuk alanı, spor aletleri alanı, gölet, yaya yolu, bisiklet yolu ve 5 bin kişilik anfitiyatro yapıldı.
Çiçekli Köy: Manisa İzmir karayoluna 2 kilometre, Bornova’ya 6 kilometre uzaklıkta, Bornova ve İzmir’in akciğeri konumundaki Çiçekli Köy günümüzde mesire yeri olarak güncelliğini koruyor. Köy özellikle hafta sonları serpme köy kahvaltısıyla güne güzel bir başlangıç yapmak isteyenlerin akınına uğruyor.
Çiçekli köyün yanı sıra Yaka, Kurudere, Beşyol, Çamiçi, Eğridere, Karaçam, Kavaklıdere, Kayadibi, Laka ve Sarnıç da, şehir yaşamından bunalanlar için ideal.

Exit mobile version