BİR TÜTÜN TÜCCARININ YAPISI BÜYÜK KARDIÇALI HANI Taylan ZEYBEK
1922 İzmir yangını kentte birçok maddi ve manevi hasara yol açmıştı. İzmir’ in ortası adeta geniş bir moloz mezarlığı durumundaydı. Yangın bölgeye o kadar zarar vermişti ki kentin bu bölümünün kanalizasyon sistemini bile yok etmişti, bunun dışında bölge, salgın hastalıklara ve asayişsizliğe davetiye çıkarıyordu. Yangın alanının temizlenip planlı bir şekilde imar edilmeye başlanması gerekiyordu. O dönemde yangının kentten götürdüklerinin yanı sıra kente kazandıracağı avantajlardan da bahsedildiği görülmekteydi. Yangın en kötü ihtimal kentin Meşrutiyet dönemi yöneticilerinin temel hedef olarak koydukları modern şehrin inşasının kapılarını tekrar açmıştı. Bunun üzerine 1923 yılında merkezi Paris de bulunan Fransız, Belçika ve Türk ortaklı olan “İzmir’in Yeniden İmar ve İnşasını Tedkik Şirketi” adı altında bir şirket kuruldu ve İzmir’in imarına öncülük etti. Şirketten de görevlendirilen Danger kardeşler İzmir’e gelerek yangın yerlerini incelemeye aldılar. İstanbul imar planını hazırlayan Fransız mimar ve kent tasarımcısı Henri Prost’un denetiminde çalışan Rene ve Reymond Danger kardeşler, İzmir planını eylül 1924 yılında tamamlayarak teslim ettiler. Planın büyük bir kısmının kabul görülmesi ile birlikte bazı yerleri Belediye Fen Heyeti tarafından revize edilmişti. Mesela bazı caddelerin genişliklerinin çok görülmesi ve bu cadde genişliklerinin azaltılması, planda yeşil alana ayrılan kısmın çok olması ve bunların arazi kaybına sebep görülmesinden dolayı bazı bölümler değiştirilmiş ve plan 13 Ağustos 1925 de onaylanmıştı. Planın adı Danger – Prost Planı olarak konulmuştur. Plan yürürlüğe girdikten birkaç yıl sonra ekonomik buhranın da yapmış olduğu sıkıntıyla hayat şansı bulamamış ve yarım kalmıştır. Fakat bu birkaç yılda yangın alanında bazı önemli yapılar meydana gelmiştir. 1925 yılında alanda 5 olan inşaat sayısı 1926 da 26, 1927 de 219, 1928 de ise 402 ye ulaşacaktı 1929 ekonomik buhranıyla birlikte kereste ve çimento fiyatlarının artmasıyla inşaatlar azalmış ve 1930 ların başında ise inşaatlar nerdeyse tamamen durmuştur. Rene ve Reymond Danger kardeşlerin İzmir için yapmış oldukları planda 19. yüzyıl ortalarında Paris de uygulanılan dairesel meydanlar ve o meydanlara açılan ışınsal yolların benzerleri görülmektedir. Böylece Rasyonel ve modernist düşüncelerini ve onun planlama anlayışını kente aktarmak istemişlerdir. Bu caddeler ve bulvarlar üzerinde meydana gelen ve Neoklasik Türk Üslubu veya Milli Mimari Rönesansı denilen fakat daha sonra adı 1. Ulusal Mimarlık Akımı diye değişen üslupta binalar yükselmeye başlamıştı. 1. Ulusal Mimari Akım Cumhuriyet dönemi mimarlarımızdan Kemallettin ve Vedat beylerin öncülüğünde ortaya çıkmıştır. Üslup Türk milli tarzını hedeflemeyi amaçlamıştır. Yapılarda klasik Osmanlı dönemi mimari öğeleri ve süslemeleri kullanılırken bunun yanında Selçuklu dönemi mimari öğeleri ve süslemeleriyle melez bir üslup ortaya çıkarılmıştır. Teraslar, konsollar, yuvarlak köşeler, köşe kubbeleri, plasterler, sivri kemerli pencere ve kapılar, çini panolar, mukarnaslı kemerler, köşe alınlıkları gibi detaylar bu yapılarda kullanılmıştır.
Bu yapıların bazılarına örnek verecek olursak; Borsa Sarayı, Tuhafiyeciler Çarşısı, Türkiye Denizcilik İşletmeleri İzmir Şube Müdürlüğü Binası, Tekel Müdürlüğü Binası, Ziraat Bankası, Çatalkaya Hanı ( Roma Bankası Binası ), Afyon Hanı, Bahçeliler Hanı, Osmanlı Bankası, Kısmet Hanı, Silahtaroğlu Hanı, Kavaflar Çarşısı, Türkiye Ekonomi Bankası binası, Pasaport binası, yangın alanı dışında kalan Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması Binaları, Türk Ocağı binası ve simdi bahsedeceğim Kardıçalı Hanı bu yapılardan bazılarıdır.
Kardıçalı hanı belki de bu bahsettiğim yapılardan en önemlilerinden biridir. Kapladığı alan açısından bu yapıların en büyükleri içine girer. Rivayete göre aile yüzyıllar önce Konya da bulunurken Osmanlı devletinin göç hareketleriyle Kardiçaya göçer. Soyağacında bulunabilen en eski isim 1700’lü yıllara ait Yunanistan’ın orta bölgesindeki tarım kasabası Kardiça da yaşayan Halil Onbaşıdır. Halil Onbaşının oğlu Mustafa’dan üç torunu olur. Bunlardan İbrahim bey, Kardiça da barınamayacaklarını düşünür, kız kardeşi ve bazı aile fertlerini yanına alarak 1910 da İzmir’e göçerler. Ailenin büyükleri Manisa’nın Akhisar ilçesine yerleşir ve ailenin İzmir de ki bağı kopar. İbrahim Kardıçalı beyin ilk girişimi, pasaport limanında bir bina almak olur. Bina önceleri tek katlıyken daha sonra İbrahim bey binaya kat eklemeleri yaptıysa da bina ona yetmemeye başlayacaktı. İbrahim bey İzmir’in ilk Türk tütün tüccarlarından biridir. Daha önce otel olan bu binayı İbrahim bey kısa sürede tarım ürünleri ticarethanesine dönüştürmüştü. Ağırlıklı olarak tütünle uğraşan İbrahim bey incir ve üzüm alım satımı da yapardı. Bu binanın yetmemesi üzerine İbrahim bey bu günkü 2. Kordon ve Mimar Kemalettin caddelerinin kesiştiği köşeye Büyük Kardıçalı Hanını inşa ettirmeye başlamıştır. Yapı Türkiye’deki ilk betonarme olarak inşa edilen binalardan biridir. Binanın kerestesi İtalya’dan, Demiri Almanya’dan, Çimentosu Romanya’dan getirtilmiştir. Han 1928 yılında tamamlanmış ve kullanıma açılmıştır. Yapının mimarı Cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından biri olan Mehmet Fesçi beydir. O zamanki kayıtlara göre yapının isminin Kardıçalı İbrahim bey Apartmanları olarak geçtiği söylenir. İki bin metrekare alan üzerine oturan han Birinci Ulusal Mimari Akım örneğinin önemli yapılarından biridir. Yapı Mimar Kemalettin caddesi ve 2. Kordon caddelerine bakan köşelerinden iki metal yalancı kubbeye sahiptir. Yapının ikinci katında sivri kemerli pencereler kullanılmıştır. Yapının köşesindeki kubbelerin altında çini panolar bulunur. Bitkisel motifler; yapıda pencereleri ayıran plasterlerde, 2. katta bulunan sivri kemerli pencerelerin üstünde, kubbelerin altında ve balkonlarda kabartma şeklinde uygulanmıştır. Ayrıca yapının pencereleri her katta farklılık gösterir. 100 den fazla odası bulunan hanın koridorları yüksek tavanlıdır. Koridorlar hanın ortasında bulunan ve hanın çatısından zeminine kadar inen bir açıklıktan aydınlanır. Bu açıklık cam bir örtüyle kapalıdır. Hanın üst katlarına 2 merdivenle çıkılmaktadır, hanın doğu yönündeki merdiven boşluğundan vakti zamanında asansör inip çıkıyormuş fakat şu anda asansör kullanılmamakta ve ikinci katta muhafaza edilmektedir. 1952 yılında İbrahim Kardıçalının ölümüyle varisleri dükkanların kimini sattı kimini ise kiraya verdi. Şu anda hanın 20 varisi vardır. Yapı zamanla bakımsız kalmış ve yıpranmıştır.Han 2003 yılında bir tadilat görmüştür. Fakat hanın acil bir şekilde özgünlüğü bozulmadan restore edilmesi gerekmektedir.
Yorum gönder