Bayraklı

Bayraklı

Bayraklı 5 bin yıl öncesine dayanan geçmişiyle İzmir’in en eski yerleşim birimlerinden biri. Uygarlık tarihinin derin izlerini günümüze taşıyan ilçe, hayata geçirilen projelerle İzmir’in yeni tarih, kültür, turizm ve ticaret merkezi olmaya aday.

İzmir’in tarihsel çekirdeğini oluşturan bölgelerden biri olan Bayraklı, köklü tarih ve kültür mirasından aldığı güçle geleceğe hazırlanıyor. Mimarisi ve planlaması ile antik dünyanın örnek şehirlerinden birinin yükseldiği bölgede şimdilerde tarih çağdaş yaşamla buluşuyor.
M.Ö. 3 bin yılında kurulan Smyrna Antik Kenti ve efsanevi Tantalos mezarını sınırları içerisinde barındıran ilçe, kentsel dönüşüm çalışmaları, yat limanı projesi, ticari ve turistik çekim alan planlamaları, tarihi dokunun ortaya çıkarılması ve doğal güzelliklerin tanıtılması çalışmaları ile geleceğe hazırlanıyor.
Bayraklı adı nereden geliyor?
Bayraklı adı hakkında var olan söylencelerden ilki, Batı Anadolu kıyılarını kendilerine insan kaynağı olarak seçen Türk korsanlar ile ilgilidir. O dönemde Akdeniz’e hakim olan denizciler her yıl İzmir’e gelip, bayraklar açarak levent toplarlar. “Solumadan can vermek, terlemeden mal kazanmak isteyen bayrağımız altına gelsin” sözleriyle gönüllü çekmeye çalışılır. Bayraklar, günümüzdeki Bayraklı’nın bulunduğu yerde açılmakta ve gönüllüler orada yazılmakta olduğu için yörenin adı yıllar içinde Bayraklı olarak kalır.
Fotoğraflar: RK Arşivi-Bayraklı Belediyesi Arşivi
İkinci söylenceye göre göre; 19’uncu yüzyılda yöreden geçen tüccar kervanlarını soyan ama kimsenin canını yakmadan yalnızca işlerine yarayacak malı alan soyguncular, her soygundan sonra Tantalos’un mezarının bulunduğu tepeciğe bayrak asmaktadır. Bu nedenle bu soygunları yapanlara da “Bayraklı Eşkıya” adı verilir. Yörenin adı bu deyimden bozma “Bayraklı” olarak kalır.
Üçüncü söylencede ise Türklerin İzmir çevresine yerleştikleri dönemde elleri bayraklı 7 Türk savaşçı günümüzdeki Laf Deresi yakınında düşman askerleriyle çarpışır ve biri orada şehit olur. Bu nedenle o bölgenin adı “Bayraklı” olarak anılmaya başlar.
Bazı kaynaklar buranın adının “Bayraklı” adlı aşiretten geldiğini de öne sürmektedir.
Bornova – Bayraklı – Karşıyaka yoluna 1885 yılında kavuşan Bayraklı, tarih içinde şifalı havasıyla ün salmıştır.
Medeniyetler beşiği
İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu kabul görür. Eski İzmir’in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir. Bu söylencelerden birisi, İzmir’in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos’un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilir.
Bir dönem Hitit İmparatorluğu’nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö. 2000-1200), Aiol kenti olma özelliği İonialıların kenti ele geçirmelerine kadar sürmüştür. İ.Ö. 800 dolaylarında ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi’nin son noktasına kadar yaymak isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan İonialıların İzmir’i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti ve gelişti.
Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İ.Ö. 610-600 yıllarında Lydia orduları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar. Eski İzmir’in çöküşü, Anadolu’da Pers istilasının sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı’daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı.
En parlak dönemini İonlar döneminde yaşadığı ifade edilen Bayraklı bölgesi M.Ö. 334 yıllarında Büyük İskender, M.Ö. 133 yılında ise Romalıların hâkimiyeti altına girdi. M.S. 7’nci yüzyılda Arap akınlarına maruz kalan bölge 14’üncü yüzyılda Aydınoğulları, daha sonra ise Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Cumhuriyet Döneminde 1920’li yıllarda 475 nüfuslu bir mahalle olan Bayraklı, o dönemlerde bir sayfiye yeri niteliğindeydi.

Kent merkezinde bir açık hava müzesi: Smyrna
Yeşilova’daki yeni buluntularla İzmir’in yaşı 8 bin 500’e çıksa da yıllarca İzmir’in ilk kuruluş yeri olarak bilinen Smyrna uygarlık tarihinin 5 bin yıllık izlerini günümüze taşıyor.
Homeros’un İlyada Destanı’nı M.Ö. 700’lü yıllarda eski İzmir’in merkezi olan Bayraklı’da yazdığına inanılıyor. Amazonların kraliçesinin adı Smryna olduğundan kentleşmenin başladığı bölgenin de bu isimle anıldığı da rivayet ediliyor.
Smyrna, İzmir Bayraklı’da bir höyük üzerinde yer alıyor. Antik dönemde batısı ve güneyi denizle çevrili olan Bayraklı Höyüğü, bugün yüz ölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir düzlük üzerinde kurulu küçük bir tepecik. Bayraklı Höyüğü’ndeki ilk bilimsel çalışmalar Ord. Prof. Ekrem Akurgal ve Prof. John M. Cook tarafından İngiliz ve Türk üyelerden oluşan bir heyet ile 1948-1951 arasında gerçekleştirildi. Profesör Akurgal, 1966 yılından itibaren 1993’e kadar kesintisiz olarak kazılarını sürdürdü. Çalışmalar 1993’ten bu yana Prof. Meral Akurgal başkanlığında yürütülüyor.
Ekrem Akurgal Bayraklı Höyüğü üzerinde M.Ö. 11 – 4’üncü yüzyıl arasında kesintisiz on yerleşme katının varlığını ortaya koymuştur. Bu yerleşme katlarının verdiği sonuçlar Smyrna’nın, özellikle M.Ö. 7’nci yüzyıldan başlamak üzere 300 yıl boyunca ticari ve siyasi faaliyetin toplandığı bir merkez, bir ‘devlet kent’ olduğunu gösterir.
M.Ö. 11 ve 9’uncu yüzyıllar arasında tek odadan oluşan bahçe içinde evlerle Smyrna, köy düzeyinde bir yerleşmeydi. Planı ve tarihi kesin olarak bilinen Batı Anadolu’nun en eski evi buradaki Oval Ev’dir. Ev, M.Ö. 10’uncu yüzyılın son dörtlüğüne tarihlenir. Tek odadan oluşan oval evin duvarları kerpiçtir. Smyrna’da M.Ö. 7’nci yüzyılın başından 6’ncı yüzyıl ortalarına kadar başta kent duvarı, Athena Tapınağı, anıtsal çeşme binası, Toplantı Megaronu, Çifte Megaron olmak üzere Doğu Hellen yapı sanatının bugün için en önemli taş yapıları inşa edilmiştir. Bunlar Doğu Helen mimarisi için hem en eski hem de ünik eserlerdir.
Athena Tapınağı: Smyrna’da kazılarla ortaya çıkan tapınak en eski Athena Tapınağı’dır. Aiol düzeninde 6 x 10 sütunlu bir peripterostur. M.Ö. 7’nci yüzyılın sonuna ait tapınağın sütun kaideleri, tamburları ve volütlü başlık parçaları tüf taşındandır. Mimarlık elemanlarından özellikle sütun başlıkları büyük bir sanat yaratısı olup, Aiol mimarlığının ilk ve en güzel örnekleridir. M.Ö. 600’lerde İzmir’in Lidya Kralı Alyattes tarafından ele geçirilmesi esnasında tapınak hasar görür. Ancak hemen onarılır. Kent M.Ö. 6’ncı yüzyılın ortalarına değin yine eskisi gibi oldukça parlak bir yaşam sürdürür. Tapınakta bu sürece ait çok güzel eserler ele geçmiştir. M.Ö. 546’da olagelen Pers saldırısı ile tapınak işlevini yitirir. Bu tarihten sonra tapınak kullanılmamıştır. Eski Smyrna’da Athena Tapınağı’nın güneydoğu köşesinde bir tapınak yapısının temelleri daha vardır.

Athena Caddesi: Smyrna’nın M.Ö. 7’nci yüzyıl sonundan itibaren M.Ö. 4’üncü yüzyıl da dahil olmak üzere kullanılan, Athena Tapınağı’nın önünden başlayıp batıda, limanda son bulan bir ana caddesi vardır. Athena Caddesi M.Ö. 6’ncı yüzyılın başından itibaren, kendisine dik olarak ulaşan birbirlerine paralel sokaklarla bir geometrik doku oluşturur.
Çifte Megaron: Smyrna’da M.Ö. 7’nci yüzyılın ikinci yarısına ait evlerin hepsi megaron türünde yapılardır. Bazı evlerde dış duvara paralel olarak yerleştirilmiş birer su kanalı da vardır. M.Ö. 6’ncı yüzyıldaki en belli başlı ev örneği Çifte Megaron’dur. Megaronun tabanı taş bloklarla kaplıdır. Önündeki mekanlar avlu olarak kullanılmıştır. Çok odalı, avlulu ev tipinin ilk örneklerinden biridir.
Sur: Ege’deki Aiol ve İon yerleşmeleri içerisinde Arkaik Dönem’de taş işçiliğinin en güzel ve en eski sur örneği Smyrna’yı çevreler. Bu sur Doğu Hellen dünyasının polygonal taş işçiliğinde örülü şimdilik en eski örneğidir. Kent surunun güney bölümü 75 metre, doğu bölümü ise 145 metre uzunlukta ortaya çıkarılmıştır. Surun genişliği 13-15 metre arasında değişmektedir. Üst yapısı kerpiç olan surun yapımına M.Ö. 7’nci yüzyılın ilk yarısında başlanmıştır. Surun kuzeydoğu köşesinde kentin girişi yer alır. Lidya Kralı Alyattes’in saldırısı esnasında (M.Ö. 600) surun kerpiç üst yapısı bütünüyle tahrip edilmiştir. Saldırı sonrası M.Ö. 6’ncı yüzyıl başlarında üst yapı baştanbaşa taş olarak yenilenmiştir. Kısa bir süre sonra da Arkaik surun önüne ikinci bir sur daha inşa edilmiştir.
Anıtsal çeşme: Surun güneydoğu köşesinde Smyrna’nın anıtsal çeşme yapısı yer alır. İlk olarak 1948-1951 yılı kazılarında açılmış, 1995 yılındaki çalışmalarla bütünüyle ortaya çıkarılmıştır. Çeşme, hem kente hem de kent dışına hizmet veren bir yapıdır. Bindirme tekniğinde andezit taştan inşa edilmiştir. Çeşme, yapım tekniği ve anıtsal binası ile Adalar ve Yunanistan da dahil olmak üzere Batı dünyasındaki bu tür mühendislik yapılarının günümüze kadar korunmuş şimdilik en erken ve en eski örneğidir.
Gömü alanı: Smyrna kenti için iki gömü alanı vardır. Bir tanesi Yamanlar yamaçlarındaki M.Ö. 6-4’üncü yüzyıllara ait büyük nekropol, diğeri ise kent duvarının önündeki M.Ö. 7’nci yüzyıl sonu ve 6’ncı yüzyıl ortası arasındaki kısa dönemde kullanılan gömü alanıdır.
Tantalos Mezarı: Bayraklı Höyüğü’nden bir zamanlar çok güzel görünen buradaki Tantalos Mezarı, son elli yılda üzerine ve çevresine yapılan inşaatlarla yok olmuş durumdadır. Ekrem Akurgal 1946 ve 1950 yıllarındaki Bayraklı raporlarında 31 metre çapındaki Tantalos Mezarı’nın Arkaik Dönem’e ait olduğunu ve 7’nci yüzyılın sonlarında ya da 6’ncı yüzyılın ilk yarısında yapılmış olduğunu belirtmiştir. M.Ö. 630-545 tarihleri arasındaki süreç Smyrna’nın parlak çağıdır. Bu dönem boyunca İzmir’de öteki İon kentlerinde olduğu gibi bir kral ya da tiran tarafından idare ediliyordu. Bu nedenle büyük bir olasılıkla tümülüs, kenti idare eden kimsenin mezarı olmalıdır. Burada, ayrıca M. Ö. 4’üncü yüzyıla ait üç adet tümülüs daha vardır.
Günümüzde bütün nekropolis alanı evlerle kaplıdır. Smyrna Kenti’ni kuşatan surun önündeki diğer nekropolde, Alyattes saldırısı sonrasında ölen kent soyluları gömülüdür. Höyüğün doğu ve güney eteklerinde günümüzde iki sur arasında kalan bu alan, M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında nekropol olarak kullanılmıştır. Burada surlar içinde yaşayan yönetici sınıfına ve soylulara ait lahit ve pişmiş toprak gömüler ortaya çıkarılmıştır. Kapların hediyeleri arasında Ege ve Akdeniz uygarlıklarına ait ithal eserler dikkati çeker.
İzmir’in tam ortasında yer alan ve bir açık hava müzesi niteliği taşıyan Bayraklı Höyüğü üzerindeki kültür varlıklarının ziyarete açılarak, turizm açısından değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Aynı zamanda arkeoloji ve tarih bilincinin ziyaretçilere kazandırılması düşüncesiyle höyük eteklerinde sergileme alanları ve bir gezi parkuru projesi hazırlanıyor. Günümüzde çevresi yoğun yerleşim alanlarıyla çevrili olan Bayraklı Höyüğü’nün, yerli-yabancı turistler tarafından devamlı olarak gezilebilen bir arkeolojik park haline getirilmesi planlanıyor.

111 yıldır ayakta: Saint Antoine Katolik Kilisesi
Bir Katolik kilisesi olan Saint Antoine, Bayraklı Fuat Edip Baksı Mahallesi’nde 1610, 1611 ve 1641 sokakların arasında bulunur. Kilisenin bulunduğu yerde 1898 yılında Transibulo Pittako isimli bir kişi bir köy kurmuştur. Daha sonra İzmir’den gelen Katolik aileler burada yazlık evler yapmışlardır. Bu yerleşim alanında Katoliklerin çoğalması üzerine bir kilise yapılmasına karar verilmiştir. P.Giambattista da S.Lorenzo (Cappuccino) isimli iki rahip burada yaşayan Jamafta ailesini ziyarete gelmiştir. Bu aile mülkiyetlerindeki araziyi manastır ve kilise yapılmak üzere bu iki rahibe vermişlerdir. Osmanlı hükümetinden alınan izin ile 1902 yılında kilisenin temelleri atılmış ve birinci katı tamamlanmıştır. Bundan sonraki dönemlerde kilise yanındaki manastır, altı sınıflı bir İtalyan okulu yapılmış ve kilisenin yanına da günümüze gelemeyen bir mezarlık eklenmiştir. Kilise dikdörtgen planlı kesme taştan ve tuğladan yapılmıştır. Üç bölümlü apsidi dışarıya doğru çıkıntılı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kilisenin gotik üslupta ince uzun yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Kilisenin çan kulelerinden biri deprem sırasında yıkılmış ve günümüze yalnızca ana mekâna bitişik olan kesme taştan kulesi gelebilmiştir. Kilise 1966 yılı depreminde hasar görmüş, 1990 yılında yanındaki manastır ile birlikte onarılmış olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
Kültür, sanat ve spor bu parkta
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Bayraklı Cengizhan Mahallesi’ndeki 90 bin metrekarelik alanda yaşama geçirdiği park, Smyrna Antik Kenti’ni ortaya çıkaran ve “Hocaların hocası” olarak anılan Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın adını taşıyor. 6 milyon 667 bin liralık yatırımla hizmete alınan dev yaşam parkı, Cengizhan Mahallesi ve çevresinde oturan vatandaşların, kültür-sanat ve spor aktiviteleri ile nişan düğün törenlerini gerçekleştirebilecekleri alanları kapsıyor. Bin 435 bin metrekarelik alanda kurulan çok amaçlı salonda 705 metrekarelik spor salonu, 219 kişilik tribün, 172 metrekarelik sahne, antrenman salonu, bay –bayan soyunma ve duş odaları bulunuyor. Hizmetlerden toplumun her kesiminin yararlanmasını sağlamak amacıyla kurulan sosyal destek merkezlerinden biri de yaşam parkı içerisinde yer alıyor. Bayraklı Sosyal Destek Merkezi’nde düzenlenen yaz okulu ile çocukların yaz tatillerini hem eğlenip hem de öğrenerek geçirmesi sağlanıyor. Yaz okulunda resim, bilgisayar, sanat atölyesi, tiyatro, drama atölyesi, dil, matematik, fen bilimleri üniteleri, müzik odası ve spor etkinlikleri yer alıyor. Merkezde ayrıca kadınların meslek sahibi olmalarına olanak sağlayacak kurslar da veriliyor. Bölge halkına bilgilendirici ve farkındalık yaratıcı eğitim programları düzenlendiği merkezde 10 derslik, internet odası, toplantı salonu, çok amaçlı salon, gönüllü odası, kütüphane, drama salonu yer alıyor. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal Yaşam Parkı’nda ayrıca bir adet mini suni çim futbol sahası, 2 adet basketbol sahası, bir adet tenis kortu, kafeterya, bay –bayan soyunma odaları, duş odaları bulunuyor. Tesiste 2 bin metrekarelik açık sergi alanı, kay kay sahası, paten sahası, 3 adet çocuk oyun alanı, 146 araçlık açık otopark, 2 bin 103 metrelik koşu yolu, bin 239 metrelik yürüyüş yolu, kondisyon alanları ve dinlenme yerleri de yer alıyor. 90 bin metrekarelik alanın 52 bin metrekarelik bölümü yeşil alandan oluşuyor.
Hem kongre merkezi hem açık hava sineması
Tepekule Kongre Merkezi, ilçenin sahip olduğu en büyük kongre merkezi. On kişilik eğitimlerden bin kişilik kongre ve konserlere yanıt verebilecek olan merkezin, toplam 2 bin kişi kapasiteli 14 adet salonu bulunuyor. Kongre merkezi kimliğinin yanı sıra Tepekule Açık Hava Sineması, İzmir yaz akşamlarında eski günlerin nostaljik havasını günümüze taşıyor. Ayrıca 4 kat üzerine yerleşik toplam 7 bin 500 metrekare kapalı alan içinde 2 fuar salonu ve fuayeler bulunuyor.

Yeni yat limanlarından biri Bayraklı’ya
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın İzmir’i Akdeniz’in yat merkezi haline getirme hedefiyle kentte hayata geçirmeyi planladığı yat limanlarından biri de Bayraklı’da yapılacak. Plana göre Bayraklı’ya 500’ü deniz, 100’ü karada olmak üzere 600 yat kapasiteli marina yapılacak. İzmir 1 No’lu Koruma Kurulu tarafından da onaylanan yat limanının 2015 yılına kadar bitirilmesi planlanıyor.
Doğa tutkunları Yamanlar ve Karagöl’de buluşuyor
Yamanlar Dağı ve Karagöl Bayraklı çevresinde doğa ile baş başa kalınabilecek mekanlar arasında ilk sırada yer alıyor. Serin ve temiz havası ile özellikle yaz aylarında İzmirlilerin akın ettiği Yamanlar Dağı, kış aylarında ise kar topu oynamak isteyenleri ağırlıyor. 800-1070 metre yükseklikteki dağa ayak basan doğa tutkunları, asırlık ağaçlarla çevrili Karagöl’ü de mutlaka ziyaret ediyor. İzmirlilerin özellikle haftasonlarında piknik için tercih ettiği bölgede kamp kurulabiliyor. Yamanlar Dağı’na gitmek isteyenlerin yeme içme hazırlığı yapmaları gerekmiyor çünkü mesire alanında her türlü yiyecek ve içecek var. Sadece tandır için önceden sipariş vermeniz gerekiyor. Doğa yürüyüşçülerinin önemli rotalarından biri olan bu bölgede at ve bisiklet de kiralanabiliyor.
Karagöl adı efsanelerde Tantalos Gölü olarak geçer. Efsanelere gore Kral Tantalos, Baştanrı Zeus’un oğludur. Babasını ve diğer tanrıları kızdırdığından babası tarafından cezalandırılmış ve ömür boyu Yamanlar Dağı’nda yaşamaya mecbur edilmiştir.

Rate this post

Yorum gönder